MAZİYE YOLCULUK
Zihnimden silinmeyen,
Maziye, geçmişe, Çocukluk günlerime yolculuğum. Hayal meyal hatırlarım, Ulu cami-i yanında, Sedir ağacı başında , Üç katlı dokuz odalı, Ahşap dede evinde yaşadığım, O çocukluk yıllarımı. Bir başkaydı, O yılların yaşamı. Hiç düşünmezdik, Ev de ne yaşanır? Neşemi, kedermi tasamı Yarı puslu, On dokuz nüfuslu, Amcamlarla birlikte, Hatırlamaya çalıştığım O yılları. Emim oğlu Mehmet’ le Diğer abim Ahmet’le Yaşadığım ayları. Oyun bahçemizdi, Sarı bayır sokağı. Akşam olunca, Dedem koyardı , Dışarı çıkma yasağı. Sabahı zor ederdik, Uyandı mı, Koşa, koşa dışarı. Hiç çalışkan değildik. Yoktu bizde başarı. Hepimiz de yaramaz, Hiç yerinde duramaz, Haşarı mı haşarı. Kardeşlerim İsmail ve Halil’e Sahip çıkıp göndermezdim, Mahalleden aşağı. Kiraz toplardık, Dökme tepe bağlarda, Koşar oynardık, Dere , tepe dağlarda. Çok tatlıydı hayat, o küçücük yaşlarda. Yaz oldu mu Bir başka güzellik, Bir başka şenlik, Yaşanırdı köyümde. İki eşek önüm de, Azık ekmeğim cebim de, Üzüm taşırdım, O bunaltan sıcak günlerde. Pekmez yapardı ninem, Üzümleri kaynatarak. Yardım ederdi nineme annem Bitmiyor, dinmiyor, Yüreğimde duyduğum, O yıllara özlem……… Ömer KILIÇBAY |
ÇOCUKLUĞUM
Neşesiydi mahallemizin Ulu Camii,
Bir başkaydı, Dimortan’ın ay’ı ve güneş’i.
Çocukluğumun nâ mütenâhi, ayları, yılları,
Hiç aklımdan çıkmıyor, o taşlı, tozlu, yolları.
Mutluluk verirdi bana, sarı tepenin zirvesi,
Bambaşkaydı, tavşan elması ve yemişgeni.
Bahar oldu mu, toplardık, nevruzu, çiğdemi,
Vız gelirdi, dağı, taşı, yemişgeninin dikeni.
Paçalarımı sıvayıp, suyunda gezdiğim dere,
Topaç oynadığım, mil oynadığım ,arkadaşım nerede?
Ulu Caminin avlusu, şırıl şırıl akar suyu,
Ecdâdımın yâdigârı , ondandır ululuğu.
Bir selvi köknar dalları, gölgeliyor şadırvanı,
Şadırvandan akan su, suluyor selvi çamı.
Üzümören burası, Tarihi Ulu Camii,
Sanki, Mevlâm göndermiş semaya tüm ecrâmı.
Tâ ezelden beri, mollalar, hocalar otağı,
Nice nesiller beslemiş, bereketli toprağı.
Ancak ne zaman ki, yaşanmaz olmuş İslâm,
İşte o zaman kesilmiş başımızdan en’âm.
Dimorta, yeni ismiyle Üzümören,
Doya doya seyretsem seni sarı tepeden!
Aynı duyguları yaşamışız ve yaşıyoruz be abi! Şiirinde de belirttiğin gibi Halil ile beni serbest bırakmazdın. hep üzerimizdeydi gözlerin. Ama bende peşine düşerdimde beni yanına ve aranıza almazdınız ben de zırıl zırıl ağlardım. Hatırlıyorsun değilmi? Ne günlerdi o günler!... Güzel bir şiir olmuş... Kolay gelsin!......(Kardeşin İsmail)