Bu akşamBu akşam gerilere döndüm, umutsuzluklarıma kaderimdir benim umutsuzluğu sevmek gülmek kaçıncı yaşımın kaçıncı adımında kaldı sevmek neden bunca tutarsız, acı bunları düşünmek ellerim parçalanmış bir bedenin parçalarını topluyor taşlar arasında beynimde bir evin yıkılışı çocuklarının gözyaşı karalar bağlamış hanımı ellerim taşlar arasından topluyor parçalanmış bir bedenin parçalarını. Kafasını aradım Sağlamdır Gözleri hala bakıyordur Dili konuşuyordur belki söyler son sözünü diye kafasını arıyorum tırnaklarımlar sökerek taşları aylarca yüreğim ağladı kurumuş gözlerimin pınarları yaş saldı tadı kalmadı yemeğimin, suyumun hasretini çektim aylarca gecelerime gelmeyen uykumun bir madencinin acı sonuna ağladım aylarca aylarca ağladım bir madencinin acı sonuna bu acılarla kavrulmuş bir yürek benim yüreğim hep insan barındırmış,hep önem verdim insana yine de kötü gördü beni komünist bozmaları bir gecede kendimi Kapıkule’de buldum Türkiye’deyim artık Türkçe’mizin filizlendiği Umutlarımızın ürediği Ufkumuzun aydınlandığı Türkiye’mdeyim Hiçbir zaman aydınlıkların kendiliğinden doğmadığını öğrendim ilk önce Ve konuşan dil değil yürekmiş Gören göz değil yürekmiş Rehin kalmış kızıma dökülen göz yaşlarımdı ufkuma perde bulutlar Umutlar karanlık köşelerde heba Bir de takmıştım kafayı Sezen’in “geri dön” şarkısına Yine kurumuş gözlerim yaş sızdırıyordu kızımın yarasından Geceler daha karanlık, geceler daha uzun Kızım, vatan, dava Üç ayrı kavram Üç ayrı değer savaşıyordu beynimde ezandan ezana Bir de yalnızlığı serpiyordum onlara tuz, biber Bir de ufkumun açılmazlığı Bir de umutlarımın donukluğu Ağla gözlerim ağla… Ağla yüreğim ağla Bir el gerekti bana bir el Sanki etrafımdakilerin hepsi çolaktı Gözleri kör Sağırdı kulakları. Ve bir gece vurdum kafamı duvara Haykırdım: “Uyan rahim aga uyan” ve tek başına savaşacaksın tek başına çalışacaksın tek başına kazanacaksın çalıştım çalıştığım gazete bana otuz lira verdi beşyüzevler-vezneciler arası minibüs parası karnın aç kimin umurunda Cumartesi, Pazar inşaatlarda amelelik ekmek parası yollarda yürürken sordum hep bu mu vatan, bu mu vatan diye dede yadigarı, baba yadigarı azmim güçlüdür ben yirmi iki sene taştan çıkarmışım ekmeğimi vatan ancak vatanı için çalışanlarındır dedim çalıştım… bir gün bir polis geldi Uşak maden ocaklarına benim mesai arkadaşlarımdan iki mühendis getirilmiş,Bulgar onları sordu bana ben onların hocası inşaatlarda amele düşünün kovulduğum memleketten getirilen iki mühendisi soruyor bana ve ben yirmi iki senelik maden mühendisi inşaatlarda ameleyim ama tüm güçlükleri yendim ben gün geldi ekmeyi olmayanlara ekmek verdim Ağrılı Memo’yu Bingöllü Bayram’ı Bitlisli Harun’u hep kardeş bildim Kardeş bildim Trakyalı Hasan’ı Hele de Muşlu İsmet Özbeöz kardeşimdir hala Ekmeğimizi alın terimizle yoğurduk Gün geldi bir baş soğanı paylaştık Ama hep kardeş kaldık Ve bayramlarda elimi öpmeye geldiler hep gün boyu gelip gittiler hepsi de evime mutluluk getirdiler beni sorgulamayın kaba saba biriyim işte gülmemin, sevmemin görüntüsü yoktur benim sevmek yüreğimin sırrıdır gülmeyi öğrenemedim kimse güldürmedi ki beni? ! |
Gönlüne sağlık...
Kutlarım...
...................... Saygı ile Selamlar...