Çünkü Adam Ona Hep İnanırdı!Hayatının bu pek de aşina olmadığı sahnesi , ne çok gönlünü terletiyordu. Ne donmaktı ne de yanmak. Sonbahardaki yağmurun hemen ardında esmeyi bekleyen toprağın kokusu burnunda sanki. Bin bir türlü mahlukatın içinde tek olana özlem, nasıl da buhrana düşürmüştü gencecik delikanlıyı. Sevgi açlığına doymuştu yıllar öncesinden, belliydi kırışmış yüreğinden. Kırık dizleri üzerine oturmuş, miskin gözleriyle sisli kentin nadide güzelini arıyordu bi çare. Kızıla bürünmüştü baktığı yıldızlar ve ay. Sigarasında son bir kaç yudum kalmıştı. Eğdi başını, kapattı gözlerini ve hatırladı. Salise salise dizdi göz kapaklarına. O bakışı! O gülüşü! O simsiyah, geceyi kıskandıran gözleri! Ve istemsizce tebessüm etti çocuk. Yarı ağlamaklı ’Ah be ankaralı’ dedi. Son kez baktı kurban olduğum dediği kadının yaşadığı şehre. Arkasını döndü, yürüyecek takati kendinde zor buldu. Öyle ki sanki yürümüyor, basamakları upuzun merdivenlerden çıkıyordu. Attı sigarasını ve devam etti adam. Yerde sürüklenen gönlünü ve gözyaşlarını alıp öylece gitti. Ceketi koltukta katlı, sevdiği gözler uzaklarda, sözleriyse bu kağıtta kaldı. Hayatının bu kasvetli perdesindeki rolünü pek iyi oynamıştı şair. Hemde senaryoyu ezberlemeden. Prova yapmadan. Kazancı mı? Tabi ki de duygusuz mühürlü bir madalya ve yalnızlık isimli bir plaket. Şimdi nereye mi? Kırık aynalarda kendini aramaya. Sokaklardaki yılışık gülüşlerin arasında kimin daha aptal olduğuna karar vermeye. Küfürbaz nefes kokularında, ilkbahar aramaya. Ne yazık değil mi? İnsan nankördü.O da bir insandı ve en nankörüymüş meğer. Evet evet! Bunu ona Gülyüzlüsü söylemişti. O hep haklıydı. Çünkü adam ona hep inanırdı! HİKAYELER BİTMEZ ANCAK NEFES TÜKENİR. DEVAMI YAKINDA. #hakiyazgı |