KANAYAN YARA LARA
Kayboluyorum.
Ağlayan kemanın gözyaşları damlıyor kulaklarıma. Klarnetle karışık gözlerimi yakıyor, tütün kokulu tersine akan şelaleler. Yalnızlığımı demliyorum buz gibi mürekkep dolu bardağımda. Hatıralarınızı her gece göz kapaklarımda tekrar tekrar oynattım Lara hanım. Duraksadığım yerler oldu ki gözyaşlarıma yastık yetmedi. Kahkahalara boğulduğumuz anlardaysa, kendisine plastik top alınmış, köhne mahalle çocuğu mutluluğunda buldum kendimi. Hüznünüze ihanet edip dudaklarımı tebessüm etmekten alı koyamadım affediniz. Sonralarında doğrulup yatakta, tütün komalarına girdim simsiyah. Kese kağıdı renginde, yıkamaya üşendiğim gömleklere sildim yüzümü sabahları. Hiç görmediğim denizin, sahilinde oturdum günlerce.Beraber gelmeyi istediğimiz o denizin… Kısa bir an da olsa görsem hemen fotokopisini çeker, sesini aklıma çelikten heykel yapardım oysa, bu yalnızca kartpostallarda gördüğüm maviliğin. Öyle isterdim ki sesiyle karışmasını bu kırışmış yüreğimin... Kocaman bir mısır tarlasında, söğüt ağacı gölgesinde uyanamadık ya sizinle hiç… İşte en çok buna sitem ettim, bayramlığı çamura batmış bir çocuk gibi. Koşup gelemezdiniz. Zira gökyüzünde aradım sizi Lara hanım. Bulutları izledim boş kalan kalmayan her zaman dilimimde. Güneşin parıl parıl parlattığı bir çift kanat aradım gündüzleri. Soğuk gecelerde ise balkonumu izledim, sabırsız Erzurum kışları gibi. Takvim yaprakları doldu göz altlarım. Mevsiminiz bir türlü gelmiyor şehrime, gök sancılı ama yağamıyorsunuz hanımefendi. Annemin ördüğü yün kazakların, ilmeklerinin arasına sığdım gözlerinizde. Bayır yukarı koştum, tırnaklarınızdan kirpiklerinize bir yol açtım şiirlerimde. Saydım yokluğunuzu, kaybettiğim aklımla ama hangi birimdir yokluğunuz ki kaç ton, kaç asır, kaç kilometre ettiniz bende hanımefendi. Bilirim, gördüğüm en kötü kâbusları bile hayra yorardınız. Nefesiniz yorganımın öteki ucunda olsaydı şayet. Yanaklarınıza oğlak mutluluğu gelirdi, yorgun bir çayın kızıllığında. Ocak ayazlarında, nasıl da yeşerirdi yüzünüzde papatyalar koca AŞTİ halkı şaşa kalırdı. ’Bak gözlerime kafiye doldurdum hadi öpsene’ derdi yüzünüz, şiire susadığımı bilir gibi. Gümüş renginde zarlar atardınız yüreğime.Hep mi düşeş gelir şansı bir insanın. Milat 3 yıl diyor bize inanabiliyor musunuz hanımefendi? Küfreder gibi kalplerimize. Gerçi siz şimdilerde hiç yaşamamış sayıyorsunuz beni, elma şekeri yere düşmüş çocuk hüznüne boğarak. Kaç gecenin günüyle beraber saçlarımda ağardı bir bilseydiniz. Aynalar yüz çeviriyorlar sizsiz ıslattığım saçlarımı görünce. Bakınız masam okumaya zerre yeltenmediğiniz şiirler doldu hanımefendi. Sayfaların kimine derdime kadar dem koyduğum çayımın damlaları kimineyse sigara külleri düşüvermiş. Okuyunuz hanımefendi. Birkaç kelime dahi olsa okuyunuz. Zira sizden başkasına değil bu satırlar. HAKİYAZAR (18,05,2017) Instagram; @haki.yazar |