SAF TUTAN SAF YANIM...
Tamahkârlığı isyan yüklü söylemlerin
Kanatan yarım kalan her bir hikâye Güne dönüp de yüzümü İçimde saklı o varsıl öfke, Gün batımında konuşlanıp da Yeni günde doğmaya ahdettiğim Öylesine işte sakin görünüp Sığamazken yere göğe Sus payı üç beş söylence ise düşen payıma Yitip gitmelerin eşliğinde körelttiğim anım Yarına meyledip her seferinde ertelediğim. Ne bir dönence saklı ufukta Ne saklı bir niyaz Hani görüp de demlenirken kendi sessizliğinde. Vakur bir yaratı nezdinde benliğin Sakil bir aşk derinde konuşlanmış Paye vermez iken gölgelere Gözlerimi yumup tüketildiğim Kaçıncı sahne olursa olsun Üzerime geçiremediğim kaçıncı elbise; Yüzlerde sırıtık maskeler Haz etmediğime kani olmak en iyi gelen Gerçeklerin çarptığı yüzüme: Kâh bir tokat kâh bir söylem Efkârı yük bilmeden Arşınladığım. Kifayetsizliği Mademki mihrap bilmiş yürek Zor olmasa gerek yeniden başlamak, Bir sonrakini milat bilip. Sarmalında girdabın Nezdinde hatıraların ve Demli ömürlerin sağaltan imgelerini Kucaklamak kadar asil olsa da yalnızlık İsimsiz mektupların sadık imgeleri, Kıdemli acıların sahtekâr yalnızlıkları, Kural yığını söz öbeklerinin bitimsiz sancısında Saklı yarım kalmış cümlelerim Nazarında yitip gittiğim Gün dönümünde solup solup Dirildiğim pencere pervazında yanarken; Gönül ışığı bir geçite mahal veremezken. Yürek yangını savruk kıyametin ölü düşleri Gömülü hatıratın başucunda saf tuttuğum. Adsız coğrafyaların suretsiz kalabalıkları İç içe geçmiş ne çok acı ne çok varsıl döngü Hidayete eremediğim halde ömür bitiminde Kerelerce yanıldığım ve yalıtıldığım Aykırı mizaçlarında dolaşan söz öbekleri Her biri döngüye kilitli Sus pus yeri geldi mi Yanarken için için hele ki Çağlarken o yürek sesi Devinimi duyulurken çok uzaklardan Elimi uzatıp da boşa koyduğum Doluya koyup da beceremediğim. Ne çok hikâye her birinde Külkedisi haiz olamazken mutlu sona Yanıtıldığım, kandırıldığım Ah benim çocuk aklım. Saf tutan saf yanım eşiğinde yaşların Külfet bilmesem de bir parçam olmuş artık, Demlenirken gölgesinde yasın. |