GİT ARTIK EYLÜL.
Git artık Eylül hüzün var sende,
Eylül düşürdün denize toprağa krizantem Kimisi daha yaprağını açmamış tomurcuk Elif ..! Simsiyah giyindi bu Eylül . Acır kanatları martıların .. Hüzünlü bir son bahar düştü toprağa ve denize Suçlusu baronlar beyler.. Tekne gömülünce o sığ sulara Deniz hîcap eder köpük kusar mavisine Suda yanan ateşin acının portresini çizmişti Van Gogh.. Şerbet Gula çaresizliği çok önceden resmetmişti kendi gözlerine . Mülteci kimliksizliği vatansızlığı bu sonbahar deniz resimledi .. Çoktan kaybolmuş tu umutları , yoktu başka çare Sessiz çığlıklar dağıtsada geceyi duymazdı kimseler . Hani nerede sözleşmeler insan hakları Hepsi sus pus , çıkarları olsa hepsi birden pelesenk . Deniz kefensiz aldı tuz bastı susturdu acılarını bir seferde Gece donmuş ay’ uzaklardan izler kayar yıldızlar ard arda düşer denize Küser deniz istemez parlatmasın yakamoz Dalgalar sus pusa kesmiş Susarsa insanlık ; Geçmiş ve gelecek insanlık gömülür bir gün bu karanlık sulara Gâm doluyum,yüreğim tuz buz kırık deniz kabukları doldu Issız bir limana demir atmış bir gemiyim Dualar birikmiş dilimde düğüm düğüm Kahretsin gelmez elimden bir çare insanlık ner/de ..? Çaresizlere kimse yardım edemez kral olan herkes çıplak . İnsanlık susmuş. Git artık Eylül sen de ,hüzün var hep sende../ |