MENEKŞELERİN BOYUN BÜKMESİ İSMİMİZİN CİSMİMİZE YAZILMASINDANDIRŞiirin hikayesini görmek için tıklayın -Sevgili İrfan ÖNER Üstadıma-
Demedi deme /Menekşelerin boyun bükmesi İsmimizin cismimize yazılmasındandır/ Rahmetle mayalanmış olsa da aşkın hamuru Olgun başaklar hiç ama hiç sevmezler yağmuru Günler can çekişirken avuçlarımda Menekşe kokulu yalnızlığım tüter bacamda Yüreğimin isidir “gözleri Soma kömürü” Ne zaman güleç yüzlü kurşun gelse aklıma Şimşekler çakar gökyüzüyle aramda Bir hüzün gölgesi çöker pencereme Ve güneşi ıslatırım daha doğmadan Ruhumun girdabında yumaklanır kederlerim Bir sel akar tam da şuramda Ne zaman güleç yüzlü kurşun gelse aklıma Hüzzam makamında akar kalbimi tıklatan Vurgunlara eyerlenen kaderde kandıramam denizi Yüreğime düşen gamla irkilir ellerim Hasretin semeresi acıyla mermere değer Mahur makamında tıklayan kalbim boyun eğer Perdelerin ardında yanar, yanarım İşte ben o zaman hoyrat akan pınarım Geceler, boylarına ırmaklarla bezenmiş Şafaklar, koylarına hüzün taşıyorlar hep hüzün Sitemi bir mermeri, bir de kalbimi çağlatır Mızrakları, zindan duvarı olur gözlerime Can damlarken Mecnun yavrusu gözlerimden Sekizlerden beşlere gözlerim görenleri ağlatır Gecelerin vurgunu devamıdır gündüzün Gökyüzü benim için gürler Bulutlar benim için ağar Vurgunların adresi yalnızca benmişim gibi Sanki tüm yağmurlar benim için yağar Hayatın bütün acısını yüklenirken omuzlarım Yıldızlar benim için ağlar İstanbul yalnızlığı sarar gözlerimi Hüzne tavan yaptırır “bülbül eşkıyası” kalbimi Hüzünlerin işgalinde beyaz mendil sallar umutlarım Eşiğin ardına düşen cana es geçer seher yeli Karanlıklar örtemez gözlerimin rengini Sağanak kan yağmuru var içerimde Bir türlü sabahı olmayan gecelerimde Tren düdükleri kıyamet koparmayacak artık Gözyaşlarımızın suladığı yalnızlıklar enkazındaki Umutlar gün yüzü görecek Bir bir düşerken umutlar suya Ummanlara sürgün verir sesin ötesi Yalnızlığımdır dumanımdan arta kalan Cehennem görse külümü “utanır narından” Oysa ben usanmadım seni içimde taşımaktan Sabrımı seraplarla demledim yıllarca Bilirim ki bu çöllerde vuslatın diğer adı da yanmaktır Denizlerin sokak çocukları çırpınırken boşlukta Yaptığım tek şey mezar tahtası üstünde güneş söndürmek Bir bir düşerken umutlar pusuya Yılları avuçlayıp yudumlayacağız Ellerimiz korkuluk olmaktan kurtulacak Mutluluğun kokusu saçlarımızda buharlaşacak Hülya türküleri aşılayacağız yıldızlara Geceleri tutsak edeceğiz Yağmurlar yağacak ve kanasıya ıslanacağız Ülkelerine yol alan göçmen kuşlarına sesleneceğiz Tren düdükleri kıyamet koparmayacak artık Kurtulacağız düşleri hayallerin koynunda yaşamaktan Yanaklarımız avuçlarımın arasında solmayacak Geceler astarlanacak perdeleri kapattığımızda Azap çiçeklerimiz sabırla merhaba diyecek güneşe Umutlarımız sızacak düşlerimize ezgi dolu Dertlerimiz çiklet olmayacak yıldızlara Seherlerde içten içe sızlamayacak kahır kabuklu yaralar Saçlarımıza yediveren gün doğacak Minyon dudaklarında patlayacak naralar Derler ya; Delibal, hayat kırkında başlarmış Bugün erdim işte ellinci şeref yaşına Sus artık ırmak yavrusu gözlerim Güvercinlerin kanatlarında bulutlardan aşarak Ne zaman iki ırmak kollu bahar gelirse çağla Unutma /Menekşelerin boyun bükmesi İsmimizin cismimize yazılmasındandır/ Celil ÇINKIR – DELİBAL 03.08.2011 Andırın |