10
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
175
Okunma

Bu şiiri, insanın içindeki ağırlığın söze dönüşme anını yakalamak için yazdım.
Ellerin bas tonunda bir gariplik vardı; o ses ne dünyaya sığıyordu ne susarak diniyordu.
Biriken hüzün, içten içe tüten bir toprak gibi, dilsiz bir ağıtçıya dönüştürüyordu beni.
Yıldızların sustuğu, şafakların duymaz olduğu bir zamanda, içimin kederini taşıyacak bir dil aradım.
Hayallerle gerçeklerin birbirine karıştığı o yorgun eşiği, kendi iç sürgünümde kurduğum dizelerle ifade etmek istedim.
Bu şiir, anlatamadığım ama beni içten içe eriten o “karanlık şafak hâli”nin kaydıdır.
Söz, kederin yükünü hafifletmek için değil; o kederin var olduğunu kabul etmek için yazıldı.
Faydan öte depreme gözlerimde fer arar
Ellerin bas tonunda gariplikten tını var
Hayallerin tortusu gerçek düşlerde yalan
Hüzünlüyüm, yorgunum ahraz şafaklar kadar
Divane deyişlere makam olmaz her divan
Gülmeyen, hüngür hüngür göğe dayar merdiven
Yıldızlar suskun duvar, kur üstüne kur doğan
İflah olmaz sürgünüm, doymaz şafaklar kadar
Yakılırken toprağım, dumanıma pes ettim
Dilsiz bir ağıtçıyım, şivanıma pes ettim
Asumanı dağlayan, figanıma pes ettim
Karanlıkta durgunum, infaz şafaklar kadar
Anlarım, anlatamam alın yazı gülünü
Sulara yenik saymam talanların külünü
Yüreğim kordan sayar şafakların selini
Yıldızlara dargınım, duymaz şafaklar kadar
Delibal dert tapulu, kederler hızarına
Kirpiklerden kin damlar, gecenin üzerine
Boşaltırken düşleri işkence pazarına
Angaryada her günüm, aymaz şafaklar kadar
Celil ÇINKIR - DELİBAL
5.0
100% (16)