ÜÇ ÖĞÜN ALACAĞIMIZ VARÜç Öğün Alacağımız Var gerçek öykülerin içinden geldik biz yalan bakışların uzağında sözgelimi madımak zamanına eremedik ılgıt ılgıt yelleri bölüştük bulutları icarsız sevdik yağmur indi üstümüze deniz dolanıyor ayaklarımıza ama yağmur ürkekti toprak çok bekledi dumanlı başımızda elbet merhamete de yer var hiçbir kitabın ön sözünde de son sözünde de beyazın siyaha yeğ tutulduğu yazmaz ki bunda tarihin ne yamuğu var ki tekerrürden ötürü tanrılara kurbanlar keserken hesapsız günahsız insanlık acımasız serseri mermiler bitmeyen birer ağıtken evlerde yüreklerde tüm haşmetiyle dolaşır başımızda o sıcak sevgi ki uçurtmaya baş attıran çocuk gülüşü gibi saf indikçe derinlerine içinde ne ince anlamlar ne ince anlamlar madde ile mânânın uzlaşamadığı yerde üç öğün alacağımız var hay huy deyinceye dek alışılır her alışkanlığa oysa mucize beklemek ne saflık işte şimdi kimsiz kimsesiz saatlerde tükür yaşamın ta da alnına kaç koş deli danalar gibi es artık be es en amansız rüzgârların üstüne üstüne kopmadan kıyametin ipi önünü kesmeden bütün safsatalar şeytana teslim olmadan en saf şarkılar kopar artık kopar pırangalarını kimse kaşından gözünden ötürü üstün değildir kimseye öyle çarpılacak bir yanı yoktur kimsenin erinecek bakışları ki burada başlar sevginin oluşumu yani demem o ki yani şimdi yani tabi yani yani diye başlıyor ya bölük pörçük kısa kısa cümlelerin coğrafyası açıkçası darmadağın etmenin ne âlemi vardı şimdi en günahsız bakışları haydi gel insan yanım gir kalbime kucakla şu koca dünyayı Şükrü BEŞİKTAŞ |