9
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
1547
Okunma
Yontulmuş düşlerin adamıydı o:
Adamın hası,
Fıldır fıldır gözleri.
Ne ilk yaratısıydı Tanrı’nın
Ne de sondan bir önce.
Sararmış düşleri vardı adamın,
Satır arasına her düştüğünde yolu.
Selam verdiği dostları…
Ulu orta söylenirdi
Patavatsız değildi ama
Küfrün en hası…
Kırık bardağından yudumlardı rakıyı,
Kadını bildiği o yelloz:
Sarı saçları ve pembenin her tonu,
Allığı, ruju ve farı.
Bir çocuğu yoktu adamın,
Ne de sırdaşı
Ama çoktu hasmı
Hısım bildiği gölgesiydi sadece
Tüm o sıra dışılığı tek kamuflesi.
Her gece eşlik eden o meşum gölge;
Asardı kapıdan her girdiğinde;
Hem paltosunu hem gölgesini.
Tortusu çöreklenirdi hüznün
Her gece yarısı.
Ne zamanki dokunsa aksine
Korkardı ölesiye.
Öyle böyle değil de üstelik
Korkardı sebepsizce
Komik ama gölgesinden bile.
Serum takmıştı bir kez en derine.
Bir zamanların gözü pek düşlerini
Uğurlamıştı çoktan uzak memleketlere,
Anası öldükten sonra hem de.
Kırıktı ön dişi,
Duymazdı kulakları
Ne zaman ötse kuşlar
Ne de seyisin sesini:
Ses bildiği hiç kimse
Koca bir hiçlikti işin aslı
Hiçlikten de öte:
Portmantoda asılı gölgesi.
Ne ilk ne de son
Razı gelmese bile
Boydan boya serili öfkesi.
Ne gam…
Ne sıradandı adam
Ne çözülürdü suyun dibinde
Tek sığınağı yine kendisi
Kadim dostu gölgesi bile
Karışmışken muadili diğer gölgelere
Adam ve hiçlik
Hiçlik ve gölge.
5.0
100% (21)