Yeditepe ( İstanbul )
İstanbul;
Yedi tepenin denize bindiği yer Ve evler Ve apartmanlar Ve surlar Ve ağaçlar Ve insanlarda tepelere binmişler, Kamyon kamyon Gemi gemi Katar katar… Yığılmış; Plastikten, Çelikten, Betondan bir yığın anı. Bir yığın çöplük. Ve bir yığın sevgi. Ve bir yığın söz. Sözler anılara dönmüş Şairler şiirlerde şekillenmiş Sözle taş üstüne taş konmuş Baş üstüne baş… Ve sözle; Kılıçlar şakırdamış kınlarından sıyrılıp Kan kanı çağırmış oluk oluk… Can canı çağırmış bazen de, Bir kırmızı, Bir beyaz, Bir mavi lale olmuş, Ve sözler Aşk… Söz söyleyecekler kürek kürek taşınmışlar kayıklarla Kadıköy’den Eminönü’ne Beşiktaş’tan Üsküdar’a… Sözler çoğalınca kayıklar yetmemiş, Vapurlarla taşımışlar, Yetmemiş köprüler kurmuşlar. Araç, araç, Yığın yığın geçilmiş, Bir o yana, bir bu yana…. Üniversitelerde sözler birikmiş Ağızlar açılmış kocaman ve şekilsiz Ve çakılmış betondan çirkin kazıklar yedi tepeye… Kampanalar vurulmuş koşuşturmuş insanlar… Fabrikalar çalışmış çift vardiya. Plastik üretmişler Yürek dayanmaz boşalmış atıklar Kanlıca’ya Ürünler üretilmiş dişlilerden… Para para, ürün ürün satılmış Anadolu’ya. Paralar oluk oluk, Para güç , Para pempe, Ve para donuk… Paralardan düşler damlar soluk soluk Ve para yalpalar, Ve paradan şişman adamlar yalpalar Bir yağmaya sökün eder kahkahalar… Yedi tepenin eteklerinde yiğit meşe kesildi, Yiğit çam yenildi, Boğaz manzaralı “Boğazlıyan” dikildi. Yedi tepe “ İstanbul ayağa kalkar …” dedi. Kel kalanlar gibi yaptılar… Sessiz…!!! “ Bir büyük suça bir küçük ortak…” Onu da kaldırdı yedi tepe, Bulutlardan gözyaşı döktü sağanak sağanak… Ama hiçbir zaman yalvarmadı.. Biliyordu ki Yalvarırsa, o dik, o dimdik başı bir önüne eğilirse Ne tepeliği kalacaktı Nede denizi… Nede üzerinde duran asaleti… Dizlerinin üzerine bir çöküverirse; Ne dünyanın incisi İstanbul kalacak, Nede beton bloklar, Plastikten eşyalar, Çelikten arabalar… Nede başı önünde yürüyen sessiz yığınlar… Seslerini duyuramayanların ise sesleri duyulmadı… Ha bire yük taşıyan arabalar duymadı… Katar katar trenler duymadı… Uçaklar vapurlar…. Sesler seslere karıştı, Emirler demirleri kesti Bürokrattan araçlar vız geldi tırıs gitti… Yedi tepe direndi… Ve yeni bir ses bekledi yedi tepenin yedisi de. Bekledi ama beşikler boş Ve beşikler kilitli… Şairler şiirlerini kuşanırsa Ses sözün içinde canlanır. Bir ney ulvi yankılanır… Mesnevinin dizelerini içine gömen neyzen Aşkın içindeki aşkı solur, Kalbin üstündeki kalp titrer, Göğüs kafesi dolar… Bir üfler, Bir daha üfler, bir daha üfler göğüs kafesi yırtılırcasına ciğerden. Yedi tepe titrer… Ve gözyaşları sessiz, sakin, durgun Haliç’i ıslatır… Karanlık çözülür, Loş ışıklar parlak yanar Taksim’in aralarında Sırtına vurulan yükten değil, Makineleşmiş o iğreti seslerden de değil, Anlamsız sözlerden yorulan yedi tepe silkinir!!! Minareler saba makamını bırakır tanyeline İstanbul İstanbul’u giyinir yedi tepede Ve İstanbul kendine gelir!!!... hOça 14/03/2010 |