Beni azâd etmeye gel HüdâBen sana gelirken cebimde yorgun bir âyet taşıyordum Hüdâ; Görüyorsun ya; Bende ne gurur kaldı şimdi Ne de beni ayakta tutacak onur .. Siyahi bir çocuğun gözlerindeki sinekler aldı benden insanlığımı, Küstürdüler bana vefâlığı Öyle değil Böyle seveceksin dediler! Ben hep senin sev dediğin gibi sevdim! Üzgünüm Hüda; Ben artık herkesin tiksintiyle baktıklarıyım, Kapının önünden geri çevrilenim Ben, hançerle doğranmış barış çiçeği Ben, pamuklara sarılmış adalet terazisi Ben, Annelerin ilk gözyaşıyım Ezânlar mırıldanarak yürüyorum toplama kamplarında, Yasaklanmış ana dilde isyan ediyorum, Küfürlerim meclis yollarında, En samimi selam’larım mezar kazıcılara.. Biz artık ’insan’ değiliz Hüda; Biz, ’elâlem ne der’ cümlesinin kuluyuz Kendimize acımak üzereyken dirilemedik, Ellerimizde sıcak ekmeklerle geçtik savaş meydanlarını, Kanlı bakışlarımızla çocukluk parklarımızdan geçtik, Günâhlarımızla secdelerden geçtik, Önce Yâr’dan Sonra Senden vazgeçtik! Ne kendimize itiraf ettik hiçliğimizi Ne baba sözü dinledik Yazın sıcağında yanan çiçekler gibi Sessizce yaktık benliğimizi Beni kurtar Hüda; ’Elâlem ne der’ cümlesinin eşiğindeyim! Aç çocukların elindeki bayat ekmek kırıntılarındayım, Yavrusunu kaybetmiş kedinin ağıtlarındayım Beni Azâd etmeye gel Hüda; Menfaatli sevgilerin başucundayım Kabul edilmeyecek duaların aminlerinde dolaşmaktayım... ... Bana öğrettiğin kelimelerin mânâsında sıkışıp kaldım Hüdâ.. Akşam oldu artık Hayatımın bakımsız son durağında; İnenler indi çoktan ilk hatamda! Hatırı sayılır günâhlarımla kabul ettin hep beni, Ne tersledin, Ne kovdun, Gel dedin; Sen benim yarattığımsın Geldim işte Hüdâ; Zulüm görmüş halkların gözyaşları avuçlarımda, Dünyanın yükü omuzlarımda değil ama, Kurşuna dizilmiş kundakdaki bebeklerin son rüyâları hafızamda Mahremiyetin alanı daralmış sokaklarımızda, Kimse kimseyi sevmiyor Hüdâ, Kimse kimseyi sevemiyor Senin hâyâllerinin komşusuyum Hüdâ Söylenmeyi unutulmuş bir dua’nın cümlesiyim şimdi, Medine çöllerinden kaçıp gelmiş rüzgârım... Senin şehrinin deniz kıyılarında soluklanıyor Senin mekânında düşünüyor Senin beldende yaşlanıyorum Çağırsam Hüdâ; En güzel yer senin yanın diye Kendime gülerim Haykırmaya unutulmuş isyanın cümlesiyim şimdi, Kudûs’ten kaçıp gelmiş yağmur çiğsesiyim... Senin sokaklarında ağlıyor Senin yollarında dinleniyor Senin bahçelerinde şifâ arıyorum Çağırsam Hüdâ; En güzel yer senin yanın diye Kendime gülerim |