Merak-2 ve Diğer Şiirler
Merak-2
oturuyordum, ayaklarımda sular uzanıyordu bir davam yoktu, davasızdım ama dertsiz ve tasasız değil, dünya sanki eklenmiş farklı madeni plakalardan ibaretti, sarılıyordum hayallerime, hayallerimde yine süzülen sular uzanıyor, yer ve gök adeta birbirine doğru birleşiyordu, yok yapamam dedim, çaresiz değilim ama yok ben o renklerden değilim dedim ve dedim, içimde yok oldu maviliği suların, madeni plakalar geldi aklıma, yer ve gök birleşmişti artık, canı sıkılmış her martı gibi denizden karaya doğru süzülmeye başlamıştım birkaç kişinin ruh karmaşası da değildim bir adamdım tek bir insan oturuyordum, altımda deniz vardı, yosunu bol bir su birikintisi aslında bir devamı da yoktu üstelik, davam yoktu ve ne dertsiz ne de tasasız, dünya aslına bakarsan ekli madeni plakalar gibiydi, hayallerime sarılmış, hayallerimi kuşatmış o sular ki, gözyaşlarım aslında, kuşatmışlar beni, yer göğe doğru yükselmiş yüreğime doğru, yapamadım, evet! çaresiz değilim ama yok, ben o renklerden değilim, dedim konuştum ve konuştum içime doldu maviliğin suları içimde yok ettim maviliğin sularını ve yine bir merak ve yine o madeni plakalarla örtülmüş yeryüzü yeri ve göğü sıkıca birleştirmiş gibi, canı sıkılan garip bir martı edasıyla gökte de süzüldüm aynı zamanda yerde bir yılan gibi kıvrılışlarımı da görmek mümkündü, ve o zaman yine bir adamdım aslında ve evet, yine, tek bir insan içinde ise bir merak.. EK ŞİİRLER: BALIK durma ! havalan boşluğa, ve durma, bitmesin yer ayaklarında, sen ki oltasında bir balık misali ne çırpınmak geçiyor içinden ne de karşı koymak güneşe.. bakma ! bakma havalandığın boşluğa, ve uçma, uçmasın kanatsız yeryüzü hezeyanlarında sen ki bir balıksın aslında, çırpınan kirpiksizliklerinde yoktur bir gözyaşı lakin dolmuş her yanın, bir çırpınış ki, sevimsizliğinde kayaların, çarpar varolan her ümidin ne daim olsun dersin ne de ümit edersin senden öte uzaklaşmazlardan belki, bakma ve uçma dersin. CESET OLMAK ceset olmak varmış ceset, kalmaz toprakta senin için bir bereket, adım atamazsın karanlık bile hitab etmez sana, ah sen yaşadın mı, öldün mü, kimler hatırlar seni, artık kimler bilir güzel gözlerini, hayal olmak varmış hayal, haykırırsın da duymaz ne bir bayrak ne de bir hilal, pot kırmak ne mümkün ölmüşsün, en büyük potsun artık, düşün bir düşün, kendi hayatın bile yok ellerinde, yoksun be işte yok, ah sen yaşadın mı, öldün mü, kimler hatırlar seni, artık kimler bilir güzel sözlerini, ne bir evlat kalmış etrafında ne de bir nefer iffetin olsa neye yarar kemiksin be kemik, kalırım sandın buralarda, ben ki dedin büyüdüm evet tam şuralarda, evim bağım bahçem etrafta çoluk çocuk ne bir ses işitilir senden gayri onlara ne de sen duyarsın bir bülbülü ki tam işte en tepende o anda, ah sen ah, vah dostum vah, öldün mü, kaldın mı diye düşünmez artık kimse seni, yerin yurdun artık ezelidir belli be anlasana belli, haber olmak varmış be haber, ah yanar döner bir hediye gibi, ulaşmak varmış güzel insanlara, kalmamış bir avuç can toprak o sularda, adım bile atsan söyle artık kim koşacak sana sen yaşadın mı yoksa öldün mü, kimler hatırlar seni, artık kimler bilir güzel gözlerini. KİRLİ kirli bir üstübüyüm ne eller elledi beni, çaydanlıkta demlik bir poşet gibi, ne sıcak yağlar sardı bedenimi, kirli, bölük pörçük anılarım, sessizdir ağlamalarım, pek boldur oraya buraya savrulmalarım. temizlenir elbisem bir şişe tinerle tamirci çırağının elinde sürülür bedenim ağlamak nafile, kirli, paslı bir anıdır her dün yaşadığım, gözlerinle gördüğün beni ayrıdır o an kalbimle attığım, ağlamak nafile, gülünmez ki şu halime, sen ki ayır beni diğerlerinden, masa üzerinde var belki bir tane daha benden, kirli bile olsam varım işte tam karşında, canlanı veririm beni tutan bir el olursa, ne korkarım sıcaktan ne de soğuktan, kirlidir bozuktur ama anlılarım, pek sessizdir şu garip ağlamalarım, belki bir yıl daha takılırım buralara, belki bir kez daha görürsün kimbilir kimden öte daha kalırım hayatta ah şu masada. Cam Kırıkları basmam üzerine basarsam yanarsın ağladığımı sanma sakın, kırılmış bir aynasın gülme şu edebiyatı bol denizlere omuzlarında ne yükler kalmış geçmişten dökül bakalım sırayla dökülüver işte. dikmem direğimi dikersem uçarsın güneş sanma beni açılsam sen sadece bir aynasın ağlama denizlere doğru onlar ki ağlar inan sana doğru düşlerinde meşaleler kalmış, ateşleri bir bedende hapis sökül bakalım sırayla sökül korkularını işte. kırılmam elinde kırılsam ağlarsın güldüğümü sanma aynada belki beni anlarsın sığmaz neden yüreğin şu enginlere düşlerinde perdeler, ateşler camdan geride soylu yaşamından geri kalanlar nerelerde, cam kırıkları, gönlün sancıları, ağlamanın veryansınları, ve haykırışlar ve inatlaşmalar.. cam kırıkları, bir yudum içtiğim suyun yansımaları, sevincin gözyaşları, akıbetin tarlaları, denizin suları gibi ve deniz dibinde kumlar gibi, haykırışlar o ahtabotla ve inatlaşmalar, her kolunda adeta başka yaşamlar verme eserimi bana verme sakın, dikemem, yakamam, kalamam sana doğru, dökmem, dökemem içimdekiler gizlidir biraz bana doğru. KARMAŞIK tam sekiz insan var karşımda sekizi de sanki aynı insan ellerin havada, bedenleri boşlukta omuz üzerinde bir kaç el kimi şaşırmış kimi karıştırmış, bir adam okuyor ortalarında bir kitabın elinde kafası, çevrede dört kitap daha, akıl bu unutma kalmaz boşa, bir el kocaman açılmış, içinden başka eller çıkmış, yabanıl bir hayat tarzı tutturmuş, omuzları üzerinde yükler ve başka yükler. ESİNLENİŞ fikirlerim vardı birbiri üzerine, derinlikler ve berraklıklar... hayallerim vardı, hayaller, esen tepelerde... bir esiş, bir esinleniş, bir senden olma, bir benden doğma, şiirlerim, evet, şiirlerim vardı işte. kopuşlarım vardı, ardında da bıraktıklarım, ağaçların gölgesinin dibinde, öpüşlerim vardı geceyi, sımsıcak edişlerim. yükselişlerim, soluklarım ve nabzım, canlılığım vardı -heykelden- önce oluşlardan, okşayışlara gebe, fenerlerden, denizlere engin bir yükseliş, esinlenişlerim vardı, sığdıramayışlarım göğe, üzülmelerim geldi sonra, bir vakit daha aramalar, ağlayışlar ve gülüşler.. FENER bir fenerim gecenin karanlığında, ne bir yolum ne de bir yolcu, ne bir pusulayım ne de bir harita, sadece sönmüş bir fener, soluk bir ışığın altında, turist gözlere meze, eski ve unutulmuş. bir neferim ayazın ortasında, ne bir ordu ne de bir patlayacak kutu, pusulayım kendi hayatıma, sadece bir neferin heykeliyim aslında, soluk bir ışığın altında, gecenin karanlığında, üzerinde yağmur damlaları ve bir kaç yuva işte kuşlara.. bir kuyuyum denizin ortasında, ne alçalır ne de yükselirim, ne görünür ki benden sonrasına, hayal bile edemem bir adanın ortasında, neler olur, neler durulur, hayata uzanan kısacık iplere bakıp, gövdeler denize sürüklenirken, piyanonun sesi gelir kulağıma. |