KULE 1-2 VE FARK ŞİİRİ
KULE-1
karanlığa doğru eğilmiş adam karanlığa doğru bakmakta bir de konuşabilse ama neler diyecek bir bilinse.. hüzünlü, garip, romantik, belki de kendinden kaynaklı biraz da komik, sesleri bekliyor seni, sesleri hepimizi.. bir ayakkabı yükselir göğe doğru koca bir kaçışın izleridir bu nerden geldiğini göremezsin merminin tedavisi yoktur hayallerinin bir yara açılır göğsünde sen o olamazsın hazan güneşte dalgalanır deniz üşüyen yapraklar gibi kulenin altından seslenir her bir bakış ayrı tellerden çalan sazlar gibi. karanlığa doğru bakıyor baykuşlar yaptıkları da yapacakları da bu sadece kendi ayrıntılarına boğulmuş orman bomboş duran bir dehlizin mavimsi gölgeleri gibi gölgeler geçiyor deniz yüzeyinden ne bir ayak sesi var ne de bir iz karanlığa doğru eğilmiş bazıları bir de konuşabilse ama neler diyecek bir bilinse.. Ve kule yükselir karanlıklardan etrafına kuşanmış askerlerini ormanın derinliklerinde ve yine, ve yine.. karanlığa doğru yarasalar, bir hayal bir endam içinde, sesleri çığlık gibi, bir is gibi düşünceleri, korkuyorum garip bilmeceler var hayal değil içinde gerçeklikler de var kaçmak kurtulmak mı lazım bilemedim ve hep seni hayal ettim. KULE-2 kulenin içindeyim şu anda adım attığım her yer karanlık düz yazıya dönüşmüş şiirim kule aman ne karanlık bir önümü görebilsem diyorum. boğazımda cümleler düğümlenir aklıma kulenin duvarları gelir hani asılıdır aplikler her yana bir ışıltı duvarları kollamakta kule dediğim inanma görsende sevenler buluşur gibi mihrabında hayal ile gerçek karışır gündüz ile gece dilimde kelimeler ıslanmaz olur kulenin içindeyim şu anda bir adam derince bana bakmakta hayalini beklediği şeylerden uzakta yüzü bile sanki karanlığa saklanmakta. yazım dedim çizim dedim benim olsun dedim hayal dedim gerçek dedim sende saklı kalsın dedim dünya üzerine kurulmuş kendi düzenini tasarlarken yine ve yeniden yaratılmışlar gibi bakmadan mecralara ve bakmak yalnızlara hayal gördüğüm her anı yeniden bana kollamakta kulenin ürpertisi sarmış bedenimi daha ne beklerim kaçmak için vakit belli adam yaklaşır adımları ağırdır durmadan kendine bir şeyler anlatır korkutur da korkutur yüreğimi sevdiceğim beklerim hala gelmeni dünya ağır, dünya sancılı gelir o anlarda inanmasa bir de bana baksa ki inansa ah o kule yok mudur körkütük eder bakışları inanmaz içindeki kendi insanları hayal eder, gerçek eder bazıları ah o kule yokmudur yakar bakışları, dünya uzandı kendi yoksunluğuna bir kat yukarı çıkmak düştü şansıma adam ile konuştum anladı derdimi kule dedi senin korkularından oluşmuştur belli, benim korkularım, canım korkularım, benliğimi hiç terk etmeyen bakışlarım, dünya şu anda dinlese bile beni, ne dediğim belli ne de adım sanım kelli felli, aklımda bir anı var şimdi sadece bir merdiven bekler benir uzanır geceye balkona çıksam neye yarar ki, rüzgarı çeksem ciğerlerime ne işe yarar ki, sonra tablolara bakmak gelir aklıma, ne dediği belirsiz karanlık bir ormanda, yer yüce deniz ondan da yüce, bir orman bana sırlarını saklamakta. hani derler ya geçen senelerden evvel, bir yolculuk başlasın sen de kendiliğinden gel gel de gör şu halimi saklanmasın yüzüm, gerçek her halinden belli. FARK farkındalıklarım vardı, akvaryumdan balık gibi gördüğüm güzellikler, derin deniz düşünceleri, ispermeteçlerin dağılması gibi, kırmızı bir göğün altında aşina olduğum tecrübelere yeni yaklaşımlarım da vardı.. huzur dolu bir koyda bekleyişler gibi senden olmayanlara doğru bitmeyen uzanışlar ve ışıl ışıl olmuş derinliğin bitip tükenmek bilmez yorgunlukları da vardı. fark ettiğim renkler, her bir yandan sarı, her bir yandan turuncu ve kırmızı, adeta bir portakalın bir greyfurtun içiymiş gibiydiler şeker gibi bir tad içinde sana seslenen her bir damla sesin buluşamazlıklarında ve yeni okuyuşlarda sarılmışlıklarda ve sarmalanmışlıklarda yeni bir şeyler yeni öğütler yeni bir görü yeniden uzanma isteği iki büklüm olmuş ve yorulmuş da yorulmuş idim bilinemezliğin beli bükülmezliğine her farkına vardığım rengin adeta kendi asası, kendi içsel sesi kendi kendine bir arzulanış, hayal edilesi güzellikleri ve ötesi, bilinmez şeylere gebe musikisi ölüp dirilen heceleri ve.. ve içinde.. ve bir yerde, kokuların ulaşmadığı bir ırmak gibi, görülemezler ülkesi, gidilemezlerin deniz aşırı yolculukları, hayal ötesi, sessiz bekleyişler, fark edilen renkler ve bekleyişler. duygularım böyleydi işte, bir iskeleden kenara doğru bakarken, ışıltılı suyun akışı gibi, seni beklemeler, hayata gebe düşünceler, kendinden öncekilerin veryansınları, hayal ve kalabalık içinde bir karakter söylemine uyanış gel hadi gel, söylemleri içinde kusur bulamadığım güzelliklere yeni kapı aralamalar da vardı.. |