Tek Heceli mi Konuşurdu Yalnızlar
Onlar hiç deniz görmediler,öğrenmediler ki hiç yüzmeyi
Nereden bilselerdi suyun kaldırma kuvvetini İki kulaçla dalgaların devrileceğini Hangi fizik bilgisiyle çözselerdi yaşam mücadelesini!.. Bir kaşık suda hiç ölmediler ki onlar Nasıl akıl etselerdi dibi görünen suda ölüneceğini Düşünmüş olsalardı suyun şakası olmadığını Sırtlarını dönerler miydi dalgaların haşmetine Susuzluğu içerlerdi, denizden vazgeçerlerdi Gene de tutmazlardı ölümün elinden!.. Hiç görmediler ki onlar renkleri; gözleri kara, giysileri siyahtı Çıplak ayaklı, başı dumanlı dağlar devrilmişti üzerlerine Sis perdeleri oturmuştu göz kapaklarına Yoktu coğrafyalarında, aydınlık/karanlık farkı!.. Güneşi görmediler, ışığa dokunmadılar Yollar hep taşlı ve karanlıktı gözlerinde Aydınlık ateşten bir parçaydı avuçlarında Ama bilmediler, çünkü onlara hiç anlatılmadı Uzaktan parlayan her ışığın yıldız olmayacağı Ateşböceğinin de etrafa ışıklar saçabileceği Ve her ateşin suyla sönmeyeceği... Hiç söylenmedi ki onlara Kaç kelimelik cümleyle konuşurdu yıldızlar Gölgelerin, karınca sürüleriyle nasıl olurdu sohbeti Güneş kanatlarını açarsa kuşlar yanar mıydı Dünya karanlık olursa,kimsesiz yürekler yalnız yürüyebilir miydi Işığın teğet geçtiği sokaklarda ayak sesleri duyulur muydu?.. Tek heceli mi konuşurdu yalnızlar? Bilmiyorlardı ki, çok kelimeli cümlelerle hayat nasıl öyküleştirilirdi... Nereden düşünselerdi çocuk masallarının bir gün biteceğini Çocukken büyütmüşlerdi akıllarını Zenginliğin ihtişamını tanımadan Yoksulluğun çıplak ayaklarıyla yürümüşlerdi karlı yollarda İnsanı ağlatan da bu ya! Bulut hiç ertelemedi onlar için gözyaşını... Rukiye Çelik Ankara/31 Mayıs 2015 |