Sen mi Dünyasın, Dünya mı Sen
Ey yeri göğü aydınlatan güneş!
Seninle tanıdık geceyi-gündüzü Aydınlığı-karanlığı Bilemezdik sen olmasaydın sabahın rengini Nasıl ayırt edebilirdik ki sensiz, sıcağı-soğuğu!.. Aklımız eksik kalıyordu Akşamında-sabahında Her doğuşunda-batışında Beyazında-kızılında… Neler oluyordu da tutuluyordun Yeryüzünden uzak, karanlığa gömülüyordun Işığımız yok oluyor, üşüyorduk biz Canı çekiliyordu ruhumuzun Gölgeler oturuyordu yüzümüze Sevincimizi bölen!.. Sen olmasaydın anlayamazdık ki Sen mi dünyasın, dünya mı sen Simsiyah olsaydı evren Ve hiçbir şey görmeseydi gözlerimiz Bilemezdik ki ışığın/sıcağın kıymetini… Sakın tutulma! Sakın insanoğlunun zulmünden korkup kaçma İnme dağların arkasına sessizce Bizden uzaklaşma, yalnızlaştırma bizi Silahımız olmasın karanlık Kurunun yanında yanmasın yaş… Yanlışlıkla denize düşme Yokluğun kıyametimiz olur Biz etsek de sen etme Ne olur sen kusurumuza bakma Neyin kıymetini bildik ki biz?.. Ormanı yaktık Toz-duman ettik hayatı börtü-böceği ile Yeşili kuruttuk, denizi kirlettik Tarımı unutturduk Toprağa zehir ektik Taşla taşı yapıştırdık Yüksek yüksek binalar diktik Ve onlarla övündük… Kendi mezarımızı kendimiz kazdık Geriye ne kaldı ki ölmekten gayri Hele bir de sen gidersen Felaketimiz olur dünya!.. Rukiye Çelik Ankara/23 Mayıs 2015 |