bedenim işgal altında
ve
tökezleyip kalıyorum yığıntı bir gecenin sığıntı hasretlerine inciniyor dallarımda yapraklar bulutların gölgesi yıkanıyor küllerimde umarsızca uyanıyorken çiğdemler sancılı bir hasret palazlanıyor ellerimde yüzümde çocuksu bir utangaçlık içim yanıyor be can yüreğim ölümlü artık kim tutabilir ki içimdeki kutsamışlığı kim nişanlayabilir sırra kadem basmışlığı bu gece hüznüm kayıp giden yıldızlara yük bu gece hüznüm senden büyük düşmüşüm bir ölü dalgaya presleniyor içimdeki mahşeri sessizlik eziliyor sıkılıyorum zıpkınlar boşalıyor sırtıma içim deşiliyor yırtılıyorum bir sazın ağır aksak telinde türkülerim göçüyor sürgün kentleri can alıp can veriyorum bir turna kanadında bak ne kadar yakın ve ne kadar uzağım sana ruhum ruhum, kör bir denklem kuralsız bir bilmece rengi soluyor mavinin gözlerin gözlerime çok uzak bu gece düşüyorum tekrar ve ezber yollarına omuzlarımda senden kalma vurgunlar şehrine sızmaktayım şimdi üzerime bir dağ göçüyor böğrüme gömüyorum ellerimi mısralarım zonkluyor bak ne kadar tedirginim bir iç savaş kazınıyor hücrelerime karşı bir çaresizliğin manifestosu yazılıyor fersizliğime bir tan vakti deşilmiş toprağıma bir filiz sürülüyor bozuluyor umutsuz düşlerin tılsımı dirseklerim parçalanmış bölünmüşüm hasretlere bir kere dizlerim kan yüzüm ter içinde dik yamaçlarında emekliyorum dilimde acemice bir ezgi caddelerinde voltalatıyorum hasretimi olacak olan olmu delirmişim bir kere kim değiştirebilir ki kimin haddine usulca uzatıyorum başımı uykudasın kıyamıyorum yapışıyor menteşesine cırtlak bir inilti kapını kapıyorum yığılıyor çaresizliğim avluna düşüyorum tünüyor bedenime soğuk bir puştluk üşüyor üşüyorum alıp yeşil parkamı sırtıma çekip başımı omuzlarımın çatalına gidiyorum bakma bana gidiyorum bedenim işgal altında. |
saygılarımla
zaralıcan