Platonik bir hiçlikti aşk.Karşılıksız yankılanan seslerin tınısı Uçsuz bucaksız kadim dağlardan vuruyor hayatın attığı yere Hayat donup kalıyor, morg masasında yaşamını yitirmiş bir ceset gibi Her şey anlamsız hezeyanlarla bütünleşiyor Biraz da hiçliğin sessizliğini dayatıyor sanki. Aşk bir hiçlikti belki de Belki de gözlerimizin içinde dolaşan kelimelerin Kör,sağır ve dilsiz olmasıydı. yani şimdi şu yürüdüğüm kaldırımlarda birileri var mı diyorum Şu kalabalık sahiden yaşıyor mu? Ve Büyük marketlerin ve kapitalist awm’lerin camlarında yanıp tutuşan neon ışıkları bir hezeyan mı yoksa yoksa ellerim değse kirlenecek mi her şey şimdi camın içine dalsam içinden geçecek miyim bu saçmalığın ve ben hangi kıyısından yürüyorum bu saçmalığın Hangi şehrindeyim? Hangi şehrin prangalarıyla esir alındım? Hangi şehrin platonik hiçliği ile yaşıyorum? Ne fark eder ki diyorum kupkuru dudaklarımla İçimde esriyen bir rüzgar Nereye sallanırsam oradayım Nereye dönersem o şehirdeyim. Ruhum kabzedilmiş sarışın bir tufan İçimde birinin nefesi var durmadan Dumura uğradıkça ne şehir ne de sınırlar kalacak. Her şey kimsenin değmediği sanal bir hiçlik olacak. Ve her şey kimsenin değmediği Sanal bir kıyamet olacak. Kıyamet kopacak platonik bir hiçlikte. 2015 nisan |