Sevda...
Çanlar mı çaldı yoksa duyduğum nedir?
Tellalın bağırdığı sevmek midir nefret mi? Vefalı gözbebekleri seni beklemektedir Şaşırmış suskun dağlar, ağlasak mı gülsek mi? Ahvalimden haberdar şu sırdaşım dalgalar Bu garibin çığlığı çığ yaratır yürekte İpeksi bir kefen gibi dört yanımı sarsalar Biliyorsan dinle beni bilmiyorsan ses etme Gerek midir üstüne çizgi şu kaba harfin Hala dinlemekteysen seviyorsun ya belli ufuksuz denizcinin ümitvar gözlerisin Yazdığım yüz tane şiir bilemedin yüz elli Limanda gezen sarhoş martılara sor beni Alacağın cevaptır yosun tutmayan yara Hasret sıkar boğazımı kemiklidir elleri Günyüzü mü gördü gözüm sevdiğinden bu yana Arsızdır şu tahta kalem söyler hep utanmadan Sapılmamış yolların çıkmaz sokaklarıyım Yetiş! Aşkımın tohumu kan ile sulanmadan Bakire bir ahunun ıslak dudaklarıyım Okşanmadı saçlarım hiç yıldızların altında Rüzgarlar fısıldamadı hayırsız bir zemzeme Seviyorum yanmayı tutuşsam dahi kalsa Bendeki eza kadar dudaklarında hande Rikkat ile kımıldayan dudakların kaynağı Canıma can katan berrak ab-ı hayatın Kokmadan karşılarım onunla sekaratı Sonra devrilir elim avcuna karanlığın Harlanmamış bir tutam tütündür dizelerim Bir zerre ateş yeter yüreğini yakmaya Sessizce atar kalbim ben gürültü’n dinlerim Deryalar mürekkebim ne lüzum var hokkaya Asırlar geçer elimden kar yağar şakaklara Elmacıklar hüzünlü kırışıklıklar saçar Yazsam adını büyükçe huysuz kaldırımlara Otursam da öpüşsek diyor kitapta yazar Naçar yetim bir şair aşkını yineledi Senin için ilahem takmam yaratıkları Adını ağzına alan bir çukurda inledi Sana şiir yazanların kırılsın parmakları Samet Naci Güler |