ÖZLEM
Derelerde önce bizi sonra giysilerimizi yıkardı o kadınlar
Bazımıza anneydi onlar, bazımıza gelin,bazılarına yaban,dışarıdan Yakıp odundan ateşleri yaz güneşinin altında Alın terinde Uzak gözleriyle ekmek pişirirdi Ezber ,inadına narin miras elleri Elleri ki keşifsiz Elleri bildik Duru tıpkı gözlerinin ufku gibi Ve yorgundu avuç içlerinde dinlenen sızılar Öfkesiz Sessiz Ve en çokta mecburi Kardeştik ,yeğen bazısına ,arkadaştı bazısına kimimiz Özümseyip geçkin cevizin muhteremliğini aklımızın cahilinde Kocamış gölgesi dibinde Dinlendirirdik mal peşinde toza bulanmış dizlerimizi Çökeleğe sarardık açlığımızın sabırsız neşesini Hayallerimiz Hayallerimiz yeşil ve en fazla kahvedendi Tıpkı o başı dumandan,erişilmez dağlarımız gibi Keçi patikalarını arşınlarken Günleri doğurup bitiren karmaşanın koynunda sevgiyle Sağlam basardı gözlerimiz Dokunduğu coğrafyanın suskun soyluluğuna Coğrafyasında çocukluğun Anne koynuna sığınmış memleket gibiydi en çokta yüreklerimiz Ah büyüdük Büyüdük ki sonra Ne şehirler aldık ruhumuzun mahrem koynuna Kimi gri Kimi sadece ömrümüze keder Yüzsüz,samimiyetsiz Büyütememiştik henüz O ceviz gölgesinde toza bulanmış düşleri Çocuklar doğurduk sonra Daha çocuktuk oysa Anladık Meğer annesine doymayan çocuklar Büyümüyormuş hiç bir kentin şafağında "Güneşten önce günü doğuran kadınlar" Hadi çocukluğun somun tadını verin Dere suyunda paklanmayı beklemenin masumiyetini katıp yanına Şehirler sıralanıyor şimdi aramızda Ve çok mavi buralar Yer mavi gök nasıl mavi Yedi kere açıyor buralarda limonlar ve narlar Toprak üşümüyor kışın karından Oysa ki Gemiler ufukla suyun arasında bir görsen nasıl da tutsak Hep tutsak Kımıldamadan Ölmeye yaşlanıyor bu cennet sahtesi diyarda onlar ve umutlar Ne demeli şimdi Nasıl kanıp karışmalı hayata Çocukluğumuz ki ölü bir çocuk Uğultular dolanıyor yüreğin hafızasında En çok yalnızlığı damıtıyoruz şimdi Gün yitiği ruhumuzda.... Saadet YILDIRIM |