Bir hikâye/idik biz hep
körüklü trenler geçerken düz ovlarda
bir umut olurdu hep gönüllerde kavuşma hayalleri olurdu daima bir yerde,birileri için bakışları kirlenmemiş çocuklar sevinirdi ter temiz yüreklerle her görünen tren bir kavuşma hikâyesine munasırdı her geçtiğinde (bizim gibi) aslında bir hikâye/idik biz bir türlü bitmeyen hep yarım kalan bir hikâye gece gıdıklanırken zifiriye kayan her yıldız’ın toprağa cimdiği gibi acıklı ve can yakıcı bir hikâye bir umut/tuk her defasında yağmur damlasına muhtaç toprak gibi kanarken dilimiz,damağımız sessizliğe sözlerin fakirliği arasında yok olup giden kelimeler gibiydik bir özlem/dik daima susarken kendimize susuz çöller misali bağrımızdaki hasret,kum taneleri gibi amansız fırtınalar estirirdi hep nil’i düşlerdik üzerimizden geçsin söndürsün içimizdeki amansız yangını diye bir hikâye/idik daima şam ile halep gibi arşınlarla bir birimize bağlanmak istenen kara ve beyaz gibi aramızda fark olan memu ile zin gibi ölmüş bir cenazeyi diriltmeye çalışılan bir şehir efsanesi gibi hep dillerde kalan hep bir hikâye olarak kalacağız aslında hiç bir zaman farkına varmadan kader tarafında ayrı sayfalara yazılan döğarken anlına ayrılık kazılan leyal ile mecnun gibi hiç kavuşmayan Mehmet Kılıçel |
Başlangıçta düşler olurmuş dimağlarda
Sonra hikayeye dönüşürmüş ve sonra da gerçeğe
Umuda dair tüm hikayelerin mutlu sona dönüşmesi dileklerimle
Sevgi, saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Hoşça kalın...