Şiir Ölmezdi Sen Yaşasaydın
Yarım kalmış, iyi uyunmamış bir uykudur hayat
Çabuk veda edilir çocukluğa, gençliğe Bilinmez kıymeti eller tutuyor, gözler görüyorken Ayak taşa çarpana, yoluna yaşlılık çıkana kadar Gülistanda gezer akıl... Canını ırmağa teslim eden yaprak hızında yol alır gençlik Koşsan da arkasından tutamazsın Kah acemi parmakların arasından Kah yalnızlığın nemli avuçlarından kayar, düşer toprağa... Kendini tanıyana dek, yolun yarısı bitmiştir Devrilen günlerle saçlarına kar yağmıştır Adımların yavaşlamış, elin bastonla tanışmıştır Ve yaşlılık, soğuk bir kış gününde kapını çalan misafirin olmuştur... Bu gidiş geriyedir, çatırtılar duyulmaya başlar iskeletinden Baltalanmış bedeninde ağrılar gezer yol yol Giden günlerin ardından, gözler yaş döker Puslu bakar göğün penceresinden, soğuyan güneş Kırık kanatlı kuş misali uçuşur hücrelerinde siyah-beyaz dalgınlıklar... Dağın tepesinden döne döne iner umut vadiye Kayalar düşer insansız yollara Yollar yokuş, yollar çamurlu, sendelersin Yaprakların yarım soluğu duyulur uzun boylu ağaçların arasından Sen, yitik bulutlar ağlıyor sanırsın üzüntünden Çözülmez bir denklemdir oysa ki, insana sunulan hayat Ve kızıldır, kızarıktır taşın üstündeki ölü kuşun tüyleri... Kolay değildir geçmek, kalple-beyin arasındaki ince köprüden Bir yarış başlar zamana karşı kimliksiz gölgelerin karanlığında Ne kaçmak, ne beklemek çare olur ölüme Yalnızlık, sessizlik, bir de ihtiyarlık el eledir o an... Yanık güneşten bir parça düşer toprağa gözünün önünde Şaşar kalırsın!..Toprak sana bakar, sen toprağa... Tutsan elin yanar, tutmasan hayatın Ve sen omuzlardasın Şiir biter... Rukiye Çelik/Ankara/8 Ocak 2015 |