Gülce naz
Yaşı daha on dörttü yüzü ayın on dördü
Dağların eteğinde güller gibi Gülce naz Saçlarında meltemler türkü türkü eserdi Sabahın seherinde yeller gibi Gülce naz. Güldükçe gül açardı pembe yanaklarında Bilmem nasıl kokacak ağa konaklarında Eteği dolandıkça kurban sunaklarında Bir zalime büküldü eller gibi Gülce naz. Esir düştükçe ruhu soldu mor güllü bağı Yücesinde bin bir dert eridi karlı dağı Yüreğinden aktıkça tükendi can ırmağı Susuz kaldı kurudu çöller gibi Gülce naz. Vurdular kelepçeyi baldan tatlı diline Sürdüler acıları merhem diye beline Kan gülleri açarken bakmadılar soluna Hoyrat elde kırıldı dallar gibi Gülce naz. O minicik yüreği alev alev yanarken Arafın yollarında bir yudum su ararken İnanmasa da son kez hayallere kanarken Tükendikçe savruldu küller gibi Gülce naz. Kara talih gülmedi hem yaşına, başına Kıydılar yaban elde bakmadılar yaşına Seriliverdi bir gün toprağın ak döşüne Gelin duvağındaki tüller gibi Gülce naz. Gülce nazlar bitmez ki biri gitse ne çıkar Bu beyinler oldukça çok Gülce nazlar yakar Gülce naz yok oldukça kurt sofrası et kokar Hükmüne baş eğdikçe kullar gibi Gülce naz. Yüksel Beyocaktan |