0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
886
Okunma
BUNGOLOV EVLERİNİN BİRİNDE..GÜLİSTAN
Tek kat olarak inşa edilmiş olan inşaatı ağaç verandalı evlerin birinden bir takım sesler geliyordu ,Gülistan yorgun ve bitap düşmüş bedenini zorla kaldırdı rengarenk çiçekli küçük camın önündeki büzgülü perdesini araladı gözleri hala kamaşıyordu bir iki kere yumdu bir kadın onlara doğru koşarak geliyordu
Bu bir rüya olmalı dedi bu Feray hanımdı ,kapıyı bir kaç defa vurdu ,
minik reisi uyanmıştı ’’Güliş kalk annem annem geldi dediğinde ona şaşkın gözlerle tek kelime etmeden bakıyordu’’
sen dedin ya Güliş Küçük Reis ne deyse o oluy!
ben dedim emyettim oldu ben annemi istedim
’’Deli şey seni yaramaz seni bücür! seni yakalıyayım da görsünler kucağımdaki minik reisi buraya gel!’’
tüm enerjisi yerine gelmiş bir halde gülüyordu şimdi ,günlerce uğruna ağıtlar yakılan kadın aşağıda oğluna sesleniyordu
hemen üzerine bir şeyler aldı olup biteni öğrenmeliydi
Feray hanım inip çıkan göğsüne elini koymuş sakinleşsin diye nefes alıyordu,
’’ah başımıza gelenleri sormayın biz gemiyi kaçırdık küçük kızım rahatsızlanınca diğerine bindik meğer kaza olmuş yeni öğrendik kızıma hayatımızı borçluyuz ,her şeyde bir hayır olduğunu gördük ,telefonum arızalandı size ulaşamadım çok özür diliyorum ,kim bilir nasıl telaşlandınız benim bu afacan sizleri üzdü mü bakalım ha üzdü mü bu şeker ablayı?’’
’’Onun adı Minik Reis Feray hanım buraları ondan sorulacak artık ,denizler ağaçlar insanlar her şey onun hizmetinde sizi çağıranda o’’
deyince kadıncağız şaşkın birazda yorgun sadece bakıyordu
o sırada sütlü kahveler hazırdı harika ekmek doğal elde yoğrulmuş cevizli hamurun pişerken taş ocaktan yayılan buram buram kokuları genizlerinde yakalanıyordu
Feray hanım
’’çok mutluyum çok dedi,şükür ki yaşıyoruz yoksada
denizin simsiyah diplerinde cesedimi balıklar didikliyor olacaktı yavrumun ağlama seslerine hiç bir zaman varamayacaktım ,sana çok şükür Allah’ım
yo yo düşünmek bile istemiyorum
bak Gülistan sana kimi tanıştıracağım’’
dedi az sonra gelecek oda yeni misafiriniz dediğinde Gülistan ’’bana müsaade edin lütfen’’
diyerek hızla merdivenlere doğru çıktı çünkü üzerinde pijamaları vardı
Ruhu dağlardan tırmanarak vadileri aştı denizlere vardığında yüzmek için sadece bana kuvvetimi ver ,canım Yarab kuvvetimi ver ki şu hayatta kulaçlarımı atarak istediğim doğru olan kıyıya varabileyim diye dua ediyordu şimdi
aklım kalbim düşüncelerim
ailesi yeri yurdu yavrucukları belli olan o gemiciden derhal sıyrılmalıydı artık
kendisine ait olan bir erkeğe sımsıkı sarılıp sadece ona akmalı hastalıklı düşüncelerden sıyrılıp sağlıklı dünyasını hazırlanmalıydı
’’Şu içimdeki tertemiz sular bana güç versin lütfen doğru olanı yaptır Allah’ım’’ diye dua ederken çoktan giyinmişti bile
KENDİME AİT DÜNYA
Yabancı sularda benim ne işim var?
benim kendi dünyam olmalı sadece bana ait
rengarenk akvaryum içerisinde oynaşan balıklar
hayalperest yolculuklar bitsin diye
ha değil mi Faralya?
geri gönderdiğin o kadın artık yanımda
pekala emrettiğin tertemiz bir dünya
çardakların altında serinleyen umursuz bir dünya
elinde sadece kitabı eğri büğrü bir de hasır şapka
en konforundan ağaç kokulu bungolov evlerinin yamacında
toprağı kazıyor olacağım yeni fideler için etrafında
kim bilir ?
arkasından bağırdığım afacan çocuklarım olacak
minik ayaklarının altında ezilen
çiçeklerime ağlayacağım kimi zamanlarda
yanaklarım pembelerini kazanmış
harika bir kadın olacağım belkide
ha Faralya?
bu düşler bana mı ait? onlarla mı yaşa diyorsun bana
unutulur mu hiç?
birde şu minik reis
göz kırpıyorsun
o ne derse o olacakmış
başkan o artık diyorsun
pekala
o ne derse o olacak inan bana ...
MİNİK REİS GÖRDÜN MÜ BAK ?
TENİ BAL KOKAN TATLI MİNİĞİM
SEN İSTEDİN SEN ÇAĞIRDIN
KİMSE ENGEL OLAMADI
DEMEK Kİ SEN ÇOK BÜYÜKSÜN
BÖYÜTENLEY
DİYORDUN YA
SADECE SENİ DEĞİL
DUDAKLARIMIZI MORLU KIRMIZILARA BOYARKEN
İKİMİZİ DE BÜYÜTTÜ
İKİMİZİ DE BÜYÜTTÜ BAK!!
..GÜLİSTAN..
binay