Feryadımı Bir Kez Olsun Duydun muŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Fuzuli’den :
*Boş yere canı yanmaz insanın. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair ya da bir fazlalık geçmişten gelen. *Ben de Mecnundan fazla aşıklık istidadı var, aşık-ı sadık benim; Mecnun’un yalnız adı var. *Sussam gönül razı değil, söylesem tesiri yok. ............................................................................... GELİŞİNE.. (Aslında Hiç Gelmeyişine!...) .......………………….…………...…...Seninle karşılaşmak, benim için bir düştü. .......…………………..…………..…...Bak, duam kabul oldu; avuçlarıma düştü! İLK SÖZ Sen de göreceksin ki baki değilmiş dünya! Pişmanlık duyacaksın, derinden yaktığına. Vicdanın sarsılacak, bu merhemsiz yaraya! Kahrolacaksın, beni böyle bıraktığına!… ARZ-I HAL Umutlarımı bir bir ,ellerinle yolarak; Terk edip de gidince yüreğimi ölüme, Çaresizliği alıp, kederlerle dolarak; Sessizliği dost bilip yüklemiştim gönlüme. Hatırlar mısın bilmem ,rüzgar esen bir günde, ‘Git, derdini taşlara anlat’ dediğin ‘ân’ı. Bil ki o acı hâlâ, durur aynı yerinde, Yıllar eskitemedi, gözlerimde hüsranı. Anlatamadım sana ,sensizlik korkusunu. Bir riya ikliminde, beni gezgin zannettin. Umarsızca söyledin:His yanılgısıdır bu! Ah sevdiğim, bilmeden;hiç dinlemeden gittin! Bilemezsin kuşların, nasıl vurulduğunu! Bilemezsin firakın, keskin soğukluğunu! Bilemezsin kalbimin, artık yorulduğunu! Bilemezsin umudun, bedbin solukluğunu! Hayallerime siyah bir rengi akıtarak, Emeller ülkesini yıkıp da talan ettin! Ömrüme silinmeyen hüzünleri katarak, Yalnızlığa bırakıp, sevgimi ziyan ettin! Bir çok soru cevapsız, asılıdır beynimde. Neden bir kere olsun, dinlemedin ki beni. Hicranın bunca yıldır çıban gibi koynumda. Yoksa çok sonradan mı farkettin sevdiğini. Anladım bu sevdanın müptelası olmuşum. Soruyorum kendime :Sular terse akar mı! Gamzelerinde durmuş,gülüşünde solmuşum. Bir sevda hiç duraksız, böyle derin yakar mı! Geçmiş geleceğine bir yön verir insanın, Kim demiş unutmayan önünü görmez diye. Kıymeti kalmamış mı ahde sadık olanın, Vefa kuluna Hak’tan ne güzel bir hediye. Bilemezsin volkanı, bir yürek nasıl saklar! Bilemezsin dağların, nasıl delindiğini! Bilemezsin güneşi, nasıl bekler ufuklar! Bilemezsin uykunun, nasıl bölündüğünü! ... Hatrımdan çıkaramam asla yaşananları, Sende kaybettiğimi ,yalnızca ben bilirim. Ah bir defa görseydin, içimde koşanları! Yollar tükense de ben , yine sana gelirim. Yıllar akıp geçse de, geldin ya sağolasın! Varlığından haberdar olmak bile ne güzel. Dilerim ki Rabbimden mutlulukla dolasın. Ruhuma uzanıyor, bak sonsuzluktan bir el. Bütün sabahlar hayra uyandırsın hep seni. Günün tüm güzelliği yüzüne doğru vursun. Melekler tutuversin, o narin ellerini. Çocuk masumiyeti ,gelip kalbinde dursun . Bilemezsin sesinin, ürperten yokluğunu! Bilemezsin içimin, nasıl da yandığını! Bilemezsin yaktığın korun büyüklüğünü! Bilemezsin bedenin, nasıl dayandığını! Derler ya; dert söyletir , sevda da ağlatırmış. Bekleyen ne kaybeder, kazanır mı dönmeyen? Bir aşk yüreği ancak bu kadar kanatırmış! Nasıl bir yanardağ bu, ateşi hiç sönmeyen. Artık sana şiirler ,yazmayacaktım oysa! Ne yapsam da olmadı,sözümü tutamadım. Razıyım bu halime! Eğer kaderim buysa. Bir çok şeyi unuttum , seni unutamadım! ... SON SÖZ Gelişin, gidişine; bilirim bahanedir. Ne kadar istesen de benimle kalamazsın! Tamir etmeye kalkma, bu gönül viranedir. Şimdi sen de bu derde, bir deva bulamazsın!... ...............................................................(mürsel emre doğan, Ocak 2010...) ............................................-faydasız pişmanlığına sitem- Ne vakit uzattıysam sana hayallerimi, .....................................mürsel emre doğan.. geçen yıl ( Ocak 2014 ) |