gelincik toplamış dağ etekleri yağmur dağıtan bulutlara aşıktı çocuktu daha mevsim çıplak ayaklarıyla tanışırdı toprakla özlem insana ait değildi canlı ne varsa hayata dair hepsinin sığınağında mülteciydi
ellerin suyun yatağına dağınık sarı sıcaktı çakıl taşları parmaklarına tırnak gelip geçenlerin yüzlerini yıkardı
ah şahrud bileklerinde görürdüm hayatı uzağında pimi çekilmiş çığlık saçlarına bir soluk sürmek için suyumun yatağında kıvrılır akardım
çatlardı tohumlar kurumuş yapraklar üşürdü alnımda ucu olmayan yolların bilmediklerimden gelirdi otobüsler büyür, büyür ve geçerlerdi küçülerek boynumda suskun ağaçların gölgesi fırtına kuşlarıyla aklımı kaçırır ceylanlarla inerdim yatağıma ölürdüm her ezan vakti sana besmeleyle doğrulan gezginin tespihiyle dirilirdim dualarına
ah şahrud kavim göçleriyle kıl çadırlar kurulmuş kıyımda masalcı adamların tütün kokusuyla ağlardım her uykuya dalan çocuk için güler etekleri kirlenmiş kadınlar için susardım herşey biraz ahraz ben sana duyumsayan ırmaktım duyardım sesini
solu sevgili dolmuş eşkıyalar kırık bir demlikte taş üzeri demlerdi çayı içim sen dolardın serilirdin rüzgarın ıslığıyla göğsüme yıldızlar kapanırdı ansızın gözlerimde soyunmuş suların karışırdı sularıma öyküsü yarım bir eylül yağmuruyla dokunurdum sana
zaman geçmişin artığını alır giderdi ben her anıyla vaktin sana yaşam olur başlardım koyaklar savurur uçurumlara uçurumlara tutunmuş bir ağacın köküne sayardım seni acırdım kendi halime yatağıma sığmaz düşlerle kanatırdım sularımı ay düşerdi çiçeklerimin gözlerine mercan denizlerin gemileri geçerdi üzerimden başımda dönen martılar olurdu bulutlar hasretine bir pus yakar sisleri salardım yatağına
ah şahrud harflerin sesleriyle şiirler yazardım her kelime senle ıslanırdı anlamı yoktu belki söylediklerimin herşey yatağımın içinde sana yanan sularımdı
ayrılıklar büyütemedim senden gitmek için hiç gelemedim ölümdü yalan, sedece ölümdü ben öldüğüm zaman tekrar yaşardım sana nemrutun taşlarından yumuşaktım rüzgarından sert kahır ağıtlamış dudaklarda çatlamış yangınlardım her seferinde suslarla sönerdim
sağıldı bütün sularım mevsimler dört duvar tünedi yüreğime taşlarım, kumlarım, çamurlarım ağladı bir kez seni görüp kurusaydım dedim dedim ah kusarak devrana ıslak sevdanla yandı sularım yandı etim yandı yatağım dağları üzerime devirdi aşkın ben senden vazgeçmedim vazgeçmedim sularından
ah şahrud sevdandı bu rivayet ben sana olan rivayetimden geçmedim geçemedim
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ŞAHRUD SEYDUNA ( RİVAYET ) şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ŞAHRUD SEYDUNA ( RİVAYET ) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
yine güzeldi şiirin masalımsı bir akış manzum şiire bakış :) gibi ki sizin şiirleriniz hep --- defterlere yazılası , duvarlara takılasıdır --Bülent dost sevgimle kutluyorum...
Sevgili Bülent Şiirlerin bir yandan üşütürken, bir yandan yakıyor yüreğimi.bu kadar yoğun duygularla geceleri nasıl uyuyabiliyorsun.? Çok merak ediyorum. Şiiri okuyor etkisinde kalıp kaçıyorum ama yinede geri dönme dürtüsünü yenemiyorum. Her gün aksatmadan bu kadar derin duygularla nasıl baş ettiğini ve bu zengin birikimi hayretle izliyorum. Hoşça kal koca yürek sevgiler