Çark-ı Devran
Güneş-Ay doğar batar, şu âlemin üstünde,
Yaşadığını öğrenir canlı-cansız, başlar rolüne. Her şey kendine seçilmiş biridir, kendinin taklitini yapar: Yağmur taşı toprak eder, akarsu akar. Anadır sevginin anası, baba boranda aba, çocuklar çocukluğu temsilde. (Aynada kendinden çok annesine ve babasına bakar çocuk; Çünkü kendinden çok onlara aşinadır.) Av yakalamış kurdun ulumaları, yavrularına cankurtaran sesidir. Kaya renkli yılan, durur kaya üstünde, Aynı düşünür, bütün sincaplar belki de. Nalları atlara uğur getirir mi? Kuyruğu hayvanların psikolojik bayrağı mıdır nedir? Her doğumda, bir ölüm doğar, Merhabalar, elvedaya dönüşür yeniden, Vuslata koşarken, hicrana kavuşur seven, Dediği gibi Galilei’nin, yuvarlaksın dünya sen. Kendi yaptığı evde, oturamaz amele, Mikrofon istemez, şahane Türkülerine, Gecenin soğuğunda, örter huzuru üstüne. Tilki aslandan etli, ömür denen gezegende, Uzaktan sever fakiri, kimi yakınları bile. Yaz, göçmen kuşlarla gider, (Gider de kuşların gölgesi uçamıyor, Adeta hayalimizde yaz kalsın diye.) Bitki örtüsü, hüzne döner, Sonbahar, yaprak düğmelerini çözdükçe, Ağaçlar, üryanlaşır birer birer, Çiçeklerin boğazı kurur, Gül ölür, bülbül bülbüle döner. Sulh içinde hayat bulunamadı henüz dünyada, Duyguların katı hali, katili ahengin ummanda, Azrail’i, şeytanı öldürürken görsek bi defa da, Ey çiçeklere çiçek olmayı öğreten Mevla, Bir daha öğretsen, insan olmayı insanlara. Sefa MERT |