Yürüyorum
Yürüyorum,
Bozuk bir sokak lambası damlıyor, Altından geçiyor, Islanıyorum, Bir köpek herkese havlıyor. Gülenler başkasına, Ağlayanlar bana bakıyor. Yalnızlık en büyük yoksulluğum. Yüreğime akşam doluyor. Bir anne düşünme susmalarında, Bebeğinin gözünde temaşa, Yüzünde kiralık gülüş oluşmakta. Oğlu test edip ne kadar uzaklaşabileceğini, Annesine geri koşuyor. Genç kızı, güzel olup olmadığına bakıyor, Karşı cins aynalarından, Perçemi raks ediyor, Yürüyüş müziğinin ritminden. Ve bir baba, Ceplerinde fakirliği, Karardıkça bahtı, ağarmış saçları, Hayatın gemi ağzını parçalamakta. Göz ardı edilen görme engelli biri, Türkü söylüyor: ‘’ Geceler yârim oldu…’’ Nice emekliler zamana oynuyor. Bir dede, - Bi hayli geç olmuş, kalp saati, - Gülmeyen yüzlere gülümsüyor, Mustafa Kemal’i ve Kuvay-ı Milliyecileri, Torunlarına anlatıyor, Gururlanıyorum. Yürüyorum, Karşıma bir park çıkıyor, Dinleniyorum. Açık unutulan bir çeşmenin kanı sızıyor, Bekçi söylene söylene gidip durduruyor. Üniversiteli sevdalıların liseli şımarışları parkı çınlatıyor. Gözlerim boş bir salıncakta sallanıyor, Kar taneleri, boş salıncağı dolduruyor, Salıncaktan, çocukluğumun hayali kovuluyor, Gidiyorum. Sevdiğim kızla karşılaşacağım birazdan, Biliyorum, nasılsa biliyorum. İşte geliyor karşıdan, Yine bakıyor gönlüme, Bu şehirde kaç tesadüf yaşıyor? Hem sevmeler niye insanlardan daha az? Bilincimde O, duygumda aşkı varken beni suçüstü yakalıyor. Saçları sanki bir şelale gibi akıyor. -En kıymetli mücevheridir O’nun utangaçlığı, - İmrenip kızarıyor güllere. Gözlerime gelinliğe bakar gibi bakıyor, Yine bakıyor gönlüme. Ne zaman Onu görsem, Feshederim aklımı. Vakti zamanında, Harcamıştım bütün gitme değişlerimi. - Dur sevgili dur, hep böyle duru dur, Kalbindeki bensem, aklındakini unut dur.- Bir süre seyredip ardından, Kendi yoluma yöneliyorum. Zaman efkarımın gölgesi gece olmakta. Sanki Ay tek gözünü kapatmış da göz kırpıyor. Uyuyakalmış bir sokak lambasını bana gösteriyor. Bir sokak çocuğu gözyaşlarını satıyor, -Bilmem hile mi, gerçek mi.- Suya çırpınan balık gibi, Bacağımdan hayata tutunuyor. Param yok utanıyorum, Kar yağmış saçlarına, Sadece şefkatimi veriyorum. Rüzgâr devriye gezmekte, Ölümden öte bir köyde, rüzgâr içen çiçeklerin kafası güzel, Sanki koşmak istiyor, kuş mıknatısı ağaçlar. Tüfek sesinden sonra havalanamadı bir kuş, Ay’ın gözü üzerimde. Ağlayanlar gülmeye, gülenler ağlamaya yolcudurlar. Geceleri sabah olunca bitmeyenler, Ateş yakmış ısınıyorlar. Bir vefakâr, Kederli dostunu itiyor, Uçurumdan hayat tarafına. Sigaralarının dumanı düşüyor, Hava çekimine. Derin bir Türkü söylüyorlar, Aşık Mahzuni Şerif’ten, Çok kızmışlar hayata, Gözleri herkese bağırıyor. İçim Onlara hemen dost oluyor. Yürüyorum, Toprak üşümesin diye yağıyor kar. Bozuk bir sokak lambası damlıyor, Altından geçiyor, Islanıyorum. Havlayan köpek barışmış herkesle, Gidip tokalaşıyorum. Sabah oluyor yüreğimde, Seviniyorum. |