GİDECEĞİM BURALARDANToprak,su ve ben Delirtircesine üstümüze düşen geceyi emiyoruz Üstelik hiç değmeden ellerimiz mavi bir trene Akıl meczup, sisli bir yolda kayboluyor yorgun gölgelerimiz Neden kimsesiz diye meraklanma gökyüzüne sakın Kasten başkaldırıyor aksi yağmurlar, aldanma Her sahipsiz için bir cennettir oralar ki, iyi bakarsan güneşide sıyırırsın çarşafından Gökyüzü vefayı tanımıyor henüz biz kadar Susadıkça damağım, ciğerimde bir çimdik evladiyelik Çok mu süra kaldım karıncalanan sessizliğimin içinde Karanlığa astım kuşları, Uçarken çarpmasın birbirlerine sıtmalı kanatları Avuçlarımda Bir çocuğun baygın süt kokusu kalan ve taze misketleri Katar katar geçer gözümün önünden sivil şehirler Adını yazmak yetmez hatırlamaya Gönlüme köklerini salsam da geçmez acım ön yüzüne Otobüs camları bilir, herhangi bir ikindi vakti kendi içime koyularak devrildiğimi İçime ağlıyorum derin çizikler bırakarak sabaha karşı Bir tokatta sökebilirim şafağı yerinden Aydınlık irkildikçe acır bir şeyler içimde Vazgeçiyorum nefes almaktan Bir kuş deliyor beynimi ne yapsam tutmaz nazarım Sürüklüyor beni ardı sıra çıkmaz ötelere Üstüne kara perde serili dalgalı denizlerimin Yine de sızıyor yaramdan çocukluğumun geri kalanı Bir sır gibi kök salıyor içime sahipsiz yanım Zırdeli bir ölüm istiyorum işte tamda o an Vakitsiz serap doğruluyor karnımda sancıyla kemikleri yanlış kaynamış acılarımın boğazında elim Çoğalırken bulutlar hıçkırdıkça içimde Bağımsız bir kapının eşiğinde soluklanıyorum gayrı ihtiyari Uslandırma sakın beni, söz dinlemem Mutlak bir ölüm eşiğinde bırak yaralı kalayım Bahtım kadar kara, tasalı bir kış kadar beyaz, Gideceğim buradan en çabuk zaman Ayaklarım değecek esmer alınlı yollara Sızlarken dilimde kurşun tadında ölüm bir eksik bir fazla Bir avuç sıcak gözyaşı İki sabıkalı kanat yeter gideceğim buralardan en çabuk zaman Gülşah Gayret Tekirdağ _ |