bu şehrin sessizliği acıtıyor içimi yoğun gürültülere gömülmüş ahrazlığında başıma başıma yıkılıyor binalar kız kulesine karşı söylediğin lâl ağıtlar ve çingene kadının sana yâr bulma eylemleri yüzüme yüzüme çarpan sahipsiz çiçekler…
bu şehrin çığlıkları sağır ediyor benliğimi yol bulma çalışmalarım devam ediyor düştüğüm dipsiz kuyulardan adını fısıldıyor rüzgâr deniz diliyle kıyama durmuş tüm yokuşlar fıtratı bozuk bir gülüşün önünde…
kahrımı çekmiyor dalgalar kuşlar geçmiyor ömrümden bir tespihin taneleri gibi dağılıyor kederlerim yüzümde ve boncuk boncuk dökülüyor hiçliğim…
Edirne’den Kars’a kadar uzanan bir yol hikâyesi bu ağrılar geçer içinden yükü ağır trenler ahh bir ölebilseydim yaşanmışlığına tutabilseydim çocukluğunun ellerinden ömrüne katabilseydim ömürsüzlüğümü…
şimdi bir otobüs kalkar İstanbul terminalinden İzmir’e içinde paket paket hayallerim, umutlarım valizime tıklım tıklım doldurduğum yokluğum, yoksulluğum, yalnızlığım…
sen bekleme sen gelme sen karşılama sen bir büyücünün aynasında kayboldun püff diye pufflama! üfle sadece sana ulaşan küllerime dağılsın artık bu karanlık bitsin bu hikâye ben bittim!...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bir Yol Hikâyesi... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bir Yol Hikâyesi... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
"Edirne’den Kars’a kadar uzanan bir yol hikâyesi bu ağrılar geçer içinden yükü ağır trenler ahh bir ölebilseydim yaşanmışlığına tutabilseydim çocukluğunun ellerinden ömrüne katabilseydim ömürsüzlüğümü…"
ki belki bir gece vakti katarlar kadarınca kentin de ölgün banliyölerinde harami/n olsun mutluluk demekten başka da birşey gelmiyor elden...gün doğmadan neler doğar/ın büyülü (umutlu) öyküsünde
tek başına şiir...