BEYOĞLU‘NDA SON PERDE (23)
Gece;
Hüzünlü bir Hicaz Taksimi, Sur’a üfürürcesine üfürüyor İstiklal Caddesi’ne. Nereden baksa bir türlü kendini tanıyamıyor Tünel. Gençlik heyecanlarımla dopdolu o güzelim günler; Haçopulos Pasajı’nın önünde eller cepte beklemekteyim Çektirdiğin eziyetler yeter, ne olursun biraz geri gel. Özlemler, olanca gücüyle yüzlerimi tırmalıyorken, İki gözü iki çeşme paylaşıyorlar ağlaşımları, Oda kule ile önünden geçen 47 nolu Taksim-Tünel tramvayı. Peşinden koşarak son selamını söyler Atlas Sineması. Karşı küçük kasetçide artık çalınmıyor. Damak tadı eski Kırık Plaklardaki zevklerde, bir inat. Ne kadar zorlasam, dönmüyorlar geri. Renklerde, anlaşılamayan bir matlaşma hevesi. Alkol kokusu, kendinden geçmiş sarsıyor, Yeşilçam’ın kalıntılarını. Üstüne üstlük kusmuklarla, yakasında bir papyon edası. Yutturmaca-kandırmaca ustası zamanın, perde arkasında, Hatıraların, iskeletleri yığılı kalmış köşe başlarında. Ekşidi, o güzelim tangolar. Ve morgda upuzun serilmiş uyumakta duygular. Yok mu? Fransız Konsolosluğunun önünde 1971 Mayısında terk ettiğim Çili Sevdiğimden bir haber getiren. Mavi günlerin son trenidir, tozu dumana katarak çekip giden. Bir yakasında mort olmuş yaşamlar, diğerinden baliciler yapışılı. Kurtulamadı bir türlü, ne yapsın eline değil Taksim Meydanı. Ensemdedir, buruk sanmaların soluğu. Vazgeçemediğim yaşam, nerelere kayboldu. Bütün İntiharları giyinip-kuşanmış, Koşarak üzerime geliyor, Canlı bomba Beyoğlu… (Duygular, yapışmış yorgun yaşamın koluna. Anılar, sırtıma vurmuş “Elveda Meyhaneci” şarkısını; Açmazlar, her türlü hileleriyle yollarımı şaşırttı. Yabancı olduk şimdi, İstiklal Caddesi-Haçopulos Pasajı.) |
Güzel anlatım.
Tahlil ve tesbitleri yerinde anlatılmış.
Gönlünüze sağlık.
Kutlarım.
Selamlar...