Aklın Sığınağında Hayata Tutunmaya Çalışan ÇocuklarSiyah bir kağıt üzerinde gün ağarıyor Keşke becerebilse ağarmayı! Çıplak ayaklı öksüz çocuklar köprü altında Keder yumağı içinde ışık bekliyor Mum eriyor, kar eriyor, çocuklar üşüyor Karanlık ve soğuk zindana düşüyor... Parmaklarının arasından soğuk bir rüzgar geçti!.. Onlar, dudaklarından gülüşleri Ellerinden oyuncakları alınmış çocuklar Titreyen bedenlerini gölgelerine sarıyorlar Güneşleri çalınmış üşüyorlar... Siyah bir kağıt üzerinde gün ağarıyor Keşke ağarabilse ve keşke sabahı görebilse Karanlığa savrulan sevinçleri!.. Kül rengi suların içinde, ıslak bakışlarıyla Çıplak ayaklı çocuklar yürüyor Anadan-babadan, vatandan yana hasretlik çeken Zulmün tohumlarıyla büyüyen çocuklar... Daha adlarını öğrenemeden Yarınlarına mezar taşı dikilmiş çocuklar... Ki onlar, aklın sığınağında hayata tutunmaya çalışıyor!.. Henüz bu dünyanın iyiliklerine gözleri açılmadı onların Ve henüz saçları uzayıp alınlarına düşmedi perçemleri Kağıt-kalem de tutmadı, çanta da taşımadı elleri Çakıl taşları üzerine serildi umutları... Çiçek toplamak istedi çıplak ayaklı öksüz çocuklar Ama, kulaklarında bombalar patladı Oyun bahçesi istediler, üzerlerine ölüm yağdı Cehenneme fırlatıldı masumiyetleri Her bombayla delik-deşik oldu hayalleri Kaybettikleri dünyalarıyla gömüldü onlar... Çıplak ayaklı masum çocuklar... Kim toplayabilir ki şimdi onların ölüm tarlalarına savrulan hayatlarını Ve hangi kelimeler anlatabilir ki onların dertlerini... Masumiyetlerine çarpan kayalarla Üzerlerine atılan bombalarla Toplarla-tüfeklerle binlerce kez parçalandı düşleri... Çıplak ayaklı öksüz çocuklar Bir daha rüya göremeyecekler... Rukiye Çelik/Ankara 22 Eylül 2014 |
hürmetle.