eminim bunu yine gardırobun başında ve bu kez hangisinin cebine koyduğunu unuttuğun giysileri harman edip kendinden bile kaçarca avuç içi okuyacaksın...
yaşam saflığını ve hayata dağıttığın o bitmez tüketmez umut paslarını unutmuş değilim şimdi mutlaka yine küçülenleri daralanları olmayanları tasnifdesindir belki hayata bağlanmanın ilk kuralı da o! hiç sevmediğin futbol yorumlarında öyle çok geçer ki; " önemli olan gol atmak değil pozisyona girmektir" saçma gelebilir ama bunu burnunda hortum varken dışarıdan gelen simitçinin sesinden susam tadını anımsamak gibi düşün ya da boşver.
şimdi uğraşmayacağım elbet hele de 2 ci onkoloji servisinde bunca uzun bir yazının kaç karanlık nehirin-gecenin- kollarından akıp sabaha döküldüğünü bu kez bulmacaya yazmamış hazret de geç.
ne çok şey bilsen ağlamadan birşeyler yazmak ve seni ağlatmadan okutacak birşeyler bulmak utandığın korkmak değil zâten onu en fazla ikinci haftada yeni öğrendiğin dualarla değiştiriyorsun. hatırlıyorsun senin gibi yeni gelen "hafif rahatsızlığı olan!" dostlara nasihatler akıtırken ister istemez tecrüben neticesinde "bir süre" biçiyorsun sanırım bu bilge ukâlâlık ömürden bile fazla yaşıyor insanda.
oysa iki ranza daha yanaşmışsın hayat-cam-tarafına! giderek iyileştiğin yalanlarına! gözlerinin önünde dipdiri duruyor oysa " dördüncü dönem hastalara dışarıdan kesinlikle yiyecek içecek vermek yasaktır" önceleri bu kadar rahatsızlık vermemek için ölmeyi önemsiz görüyorsun fakat bir türlü kendini öldüremiyorsun!
biliyorsun oysa mızrak görünmüş ve sen daha pasternak notlarını yazmamışsın bir kitabın bile yok henüz aşırı bir bonkörlük dışında hiçbir şeyin yok millete dağıtacak sadece kendine sakladığın "filan ne kadar dayanır" bahisleri dışında.
burada bir hafta geçiren birinin bile "on kolej" bitirmiş kadar bilgilendiği mâlum bu safha ne kadar sürer kaç seans kemoterapiye dayanır doktor yazılarını bile yattığın yerden okuyabiliyorsun meselâ hele çocukları ziyârete gelenler yok mu yalancı gebelik deşifresi gibi bir ağrı o ne yorganlara sığıyor insan ne ranzalara.
vaktim dolmak üzere yine yüklememi yaptılar birazdan " ışığa çıkaracaklar" aslında daha çok şey vardı gece kafamda uçuşan işte ancak bunlar aklımla bir kalanlar.
dedim ya eminim sen şimdi gardroptakileri ayırırken okuyacaksın bunu dar gelenleri ve "artık olmayanlar" ı ayırırken! ne diyorum köşe bucak sarmadan ve son cümleye fazla dokunmadan kalk b i z e şöyle hıçkırır gibi bol köpüklü bir kahve yap ve doya ağlaya iç!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Onkoloji Mektubu şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Onkoloji Mektubu şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
'hiç oku(n)mamış gibi ara ara gelip okunmalı' diyor şiirden aldığım pay..
ve 'her şiirde böyle hissetmezsin' diye de uyarıyor..daha da dürten bir sesle
gidip ziyaret edemediğiniz yerlerden birinin sizi birden ziyaret etmesi gibi başka bi hüznü daha barındırdı şiiri okumak ve 'iyi ki okudum' dedirtti şiir..
ne zaman uğrasam sayfanıza çoğunlukla eyvallah ve teşekkür edip öyle ayrılırken buluyorum kendimi..
İnsanın tüm umudunu söküp alan bir yer. Tüm tedavilerin yalan olduğu gerçeğini bile bile götürüyorsunuz bir yakınınızı. Fakat içten içe eriyor, çürüyorsunuz. Hasta kadar yakınlarının da -belki de daha fazla- eziyet çektiği yer diyorum.
Allah ihtiyacı olanlara yardım etsin, acil şifalar versin.
Kurguya sözüm yok, şiir elinden geleni yapıyor. Ki etkilenmemek elde değil. İçeriği yüzünden pek de cici yorum yapamadım, ama ömrüne bereket sevgili Serhat...
Hiç dönmek istemediğim günlere döndüren bir yazıydı. O kadar net ki yaşayan ya da tanık olan birinin yazdığına dair. Üç yıl önce altı ay ömür biçilmişti bana, o sarı dosya var ya o sarı dosya sadece kötü bir anı şu an yaşanabilecek mucizeye inandıktan sonra. Şifa insanın kendi içinde başındaki dert ne ise diyerek( ukalalık yaparak ) gururla...ileride, yıllar sonra kahve içerek bu mektubu okumanız dileğiyle ; inanın o kahvenin tadı bir ayrı olacak ...
"Şiirde aklın derleyici, toparlayıcı, kuralcı izleri olması gerektiği gibi nasıl bir yaşam sürdürüldüğüne ve ruhsal oluşumlarda nelerin öncelikli olduğuna bağlı olarak elbette zihin de kendi matriksini oluşturup farklı bir akış, farklı bir tad bırakmalı. Sanatı, hatta şiiri farklı ve değerli kılan da budur. "
en az şiir kadar güzel bir açılım okuttunuz. bunu her ne kadar şiir diye yazmasam da öyle paylaşmak istedim. ki şiirin kendi kurallarıdır onu okutan değerli kılan şeyini cebimde tutarak.
işte o söyleme getiremediğiniz şey şiiri yazdıran zâten! hissetmekle yaşamak arasında saklı öyle bastığımız bilmeden çiğnediğimiz insanlar- duygular var ki!
" okunmuştur " diyor ya;
'hiç oku(n)mamış gibi ara ara gelip okunmalı' diyor şiirden aldığım pay..
ve 'her şiirde böyle hissetmezsin' diye de uyarıyor..daha da dürten bir sesle
gidip ziyaret edemediğiniz yerlerden birinin sizi birden ziyaret etmesi gibi başka bi hüznü daha barındırdı şiiri okumak ve
'iyi ki okudum' dedirtti şiir..
ne zaman uğrasam sayfanıza çoğunlukla eyvallah ve teşekkür edip öyle ayrılırken buluyorum kendimi..
saygı ve selamlarımla.