Kızgın sularda haşlanan bir kozanın Emektar tırtılıydın sen !.. Ölümüne koştururken iç-deniz atlarını, Başkalaşan cisminle uçmak heveslerinden Mahrum bıraktı yurduna göz dikenler, İpeksi kanatlarını !..
Geçen gün, Rast gele katıldığım bir defilede, İşveli mankenlerin yakaza çiğinlerinde, Dal-çiçek desenlerle tiril, tiril, Savrulurken gördüm de içim ezildi, Dekolte dışavurumlar da parıldayan Muhteşem umutlarını !..
O gün, orada yaşadım, gördüm: Emin ol (!) , pek çok kişi, Ellerinin tersiyle alınlarından silmişti, Fokurdayan kazanların buharında terleyen Ölümcül feryatlarını !..
Yıllar öncesi, Devletimizin ikinci bânisi Kayı Osman Gâzi Bey’in türbesini, Ziyârete gittiğimde uğramıştım: Bursa’da, Uzunçarşı’da Bir ’ Koza Han ’ vardı; Her kim gezerse onu, Âhın merkezi sayardı; Kasvetine Uludağ tutulur, Duvarları sarıya çalardı.
Çağırsam tüm koza simsarlarını, Dağıtırlar mı dersin, Gözlerimi tutsak alan, İntizârınla ezgilenmiş, Hüzzam bulutlarını !? Yüreklerinde duyarlar mı bir kez olsun, Hoyrat ellerin sağdığı, Çile sarmallarında buğusu tüten Ve çıkıntı darasında diyeti ödenmeyen, O telif yazgıların, Kavruk ağıtlarını?
Taze dut yapraklarından süzdüğün, Değişimin geçici barınağı Mahreminden kaçman mümkün olsa da, Bu yakıcı tutku dimâğında var; Ateşböcekleri görse kıskanır, Her özgür pervâne bir alev arar; Benliğe güdümlü şifre komutla Sanki yok etmeğe programlılar, Kurtuluşun özden kanıtlarını...
Böylesi bir sonu kabullenmekle İrâden ürktüğün korkuya teslim; Değişmek isterken ördüğün duvar, Gerçekte, Bezirgân destekli kör coşkularla Ruhuna kazdığın soyut bir mezar!..
Doğrusu, anlamakta zorlanıyorum: Kim öğretti sana umarsızlığı, İstismar döngüsü duyarsızlığı? Bir ateşten kurtuluyor Diğerine koşuyorsun; Sorgula kendini, sonlandır artık, Düşmana ram eden kararsızlığı !..
"Belâyı berzah”ın salıncağında, Panik-atağını hayat sandıkça, Özgelik tahtından nemâlandıkça, Ürettiğin değer can ister naçar; Azatlığa cezâ, Nemrut’a sezâ, Er veya geç sana değmekte bu hâr...
Oturdum, bin pişman bir destan yazdım, Kopuksuz çözdüğüm saf ipeklerden; Okuyanlar, haberdar olur mu (?) , bilmem, Kalplerinin kaynarında kavurmak için, Kor-kütükçe yanıp tutuştukları, O mahzun ve mâsum kelebeklerden...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İPEKBÖCEĞİ şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İPEKBÖCEĞİ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Değerli dost her emek verenin olmasa bile bir çoğunun sonu gereksizleşiyor, yani manasızlaşıyor, ancak emek veren koza içerisindeki işçilere kurtçuk yada kelebekcik deyip geçilebiliniyor. Oysa ki, tüm emeklerin sonunda kendi yaşamlarına eş değer bir motifi olgunlaşıyor, kendisi görülüyor süregiden yaşamda. Ayrıca o çarşıyı ve diğerlerini görme imkanım oldu güzel aksettirdiniz. Koca yüreğinize selam ve saygılar diyorum.
""Belâyıberzâh"ın salıncağında, Panik-atağını hayat sandıkça, Özgelik tahtından nemâlandıkça, Ürettiğin değer can ister naçar; Azatlığa cezâ, Nemrut’a sezâ, Er veya geç sana değmekte bu hâr...
Oturdum, bin pişman bir destan yazdım, Kopuksuz çözdüğüm saf ipeklerden; Okuyanlar, haberdar olur mu (?) , bilmem, Kalplerinin kaynarında kavurmak için, Kor-kütükçe yanıp tutuştukları, O mahzun ve mâsum kelebeklerden..."
Dar alanda paslaşmanın, bir yürek genişliğinde, Duygulular yaylasında pekala salınımıydı... Kainat kitabından dokunaklı ve tumturaklı bir sayfanın, Bütün ihtişamıyla, dolaylı ve dolunaylı hem de doluca, İlmek ilmek kalınımıydı...
Sayın BİLGE,durmuş oturmuş bir şiir dili ve tekniği ile kaleme aldığınız şiirlerinizden kalıcı bir şair kimliği yansıyor okuyucuya.Klasik şiirimizin (Halk ve Divan şiiri diye ayırmadan "klasik Türk şiiri")en vazgeçilmez içuyak(redif)uyak,ses tekrarı öğelerini şiirin mafsalı yaparak,gerçek Türkçe'nin(konuşulan-yaşayan Türkçe)lezzetini içtenlikle,yapmacık tavırdan uzak ve abartısız;üstelik ne dediğinin, nasıl denmesi gerektiğinin farkında olan bir şiir işçiliği ile sunuyorsunuz. Şiirinizin bu genel niteliği,serbest-hece fark etmez, "İpekböceği" için de geçerli.Türk aydınının ve emekçisinin(aydın ve emekçi kavramlarını sol klişe söylemin bir kaldıracı yapmadan)ülke kalkınmasına katkısını,önündeki engelleri,anlaşılmama-yanlış anlaşılma açmazlarını,ipek böceği simgesiyle toplumsal bir uyarma-uyandırma bildirisine dönüştürürken bile estetik kaygılardan kopmuyor,şiirden taviz vermiyorsunuz.Tebrik ve teşekkür ederim. Saygılarımla.
Abdurrahman Günay tarafından 8/18/2008 6:10:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
Oturdum, bin pişman bir destan yazdım, Kopuksuz çözdüğüm saf ipeklerden; Okuyanlar, haberdar olur mu (?) , bilmem, Kalplerinin kaynarında kavurmak için, Kor-kütükçe yanıp tutuştukları, O mahzun ve mâsum kelebeklerden... İZLER GİBİ OKUDUM KUTLARIM SİZİ
Yaşadığımız ve uğruna kanlar dökülmüş bu cennet vatanımızda ne yazıkki herşey pamuk ipliğine bağlanmış.Ama siz naif kalemınızle bunu ipek gibi işlemişsınız .Bilmem yeterli olbilirmi*Yüreğinize kaleminize sağlık.....
Böylesi bir sonu kabullenmekle İrâden ürktüğün korkuya teslim; Değişmek isterken ördüğün duvar, Gerçekte, Bezirgân destekli kör coşkularla Ruhuna kazdığın soyut bir mezar...
Çok farklı buldum anlatımı .Normalde bu tip şiir demek istemiyorum düz yazıya yakın yazılmış olanlarda bir anlam sıkıntısı görüyordum ama burada akışkanlık ve uyum var yüreğinize sağlık.Teknik konuları bilmem ama duygu benim işim.Evet etkisi var.Anlatılmak istenilenler anlama kapasitesi olana hitap edebilecek kadar açık.Yüreğiniz sevgiye açık olsun sevgi ve saygılarımla....
Belâyıberzâh"ın salıncağında, Panik-atağını hayat sandıkça, Özgelik tahtından nemâlandıkça, Ürettiğin değer can ister naçar; Azatlığa cezâ, Nemrut’a sezâ, Er veya geç sana değmekte bu hâr...
Oturdum, bin pişman bir destan yazdım, Kopuksuz çözdüğüm saf ipeklerden; Okuyanlar, haberdar olur mu (?) , bilmem, Kalplerinin kaynarında kavurmak için, Kor-kütükçe yanıp tutuştukları, O mahzun ve mâsum kelebeklerden... ****************** ŞİİR BÜTÜNÜYLE BİR HARİKAYDI.BURSADA AYAK İZLERİ OLAN BİRİ OLARAK BİR İPEK BÖCEĞİ SABRI İLE İPEK İNCELİĞİNDE DİZELERİNİZLE ONUN GERÇEĞİNİ ANLATMIŞSINIZ. KUTLUYORUM. SAYGILARIMLA EMEĞİNİZE VE YÜREĞİNİZE SAĞLIK ŞİİR VE SEVGİYLE KALIN.
Oturdum, bin pişman bir destan yazdım, Kopuksuz çözdüğüm saf ipeklerden; Okuyanlar, haberdar olur mu (?) , bilmem, Kalplerinin kaynarında kavurmak için, Kor-kütükçe yanıp tutuştukları, O mahzun ve mâsum kelebeklerden...
kutlarım üstat....baştan sona güzel şiirdi....okunması ders alınması gereken bir şiirdi... selam ve hürmetler...
Şiir kısa olmalıdır diyenlere inat, uzun uzun ama bozulmadan ne güzel de işlemişsiniz duyarlılığınızı. Şiir anlatılmak istenen ne kadar da sonlanıyorsa o zaman biter, tabii kelime kıtlığı yoksa şairin!
Tebrik ve saygılarımla hocam
db
gölgesiakdeniz tarafından 8/18/2008 12:20:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
Oturdum, bin pişman bir destan yazdım, Kopuksuz çözdüğüm saf ipeklerden; Okuyanlar, haberdar olur mu (?) , bilmem, Kalplerinin kaynarında kavurmak için, Kor-kütükçe yanıp tutuştukları, O mahzun ve mâsum kelebeklerden...
Tebrikler usta kalem. Güzel bir anlatım okudum. Yüreğine sağlık. Selamlar, saygılar...