KEŞKE
Karşıma geçti.
Boğazını temizlemek için öksürdü. Dudağında kırmızı bir ruj vardı Ve dişleri çıkınca ortaya, teni Memleketimin bayrağına benzedi. Gönderlere çekilmiş gibi sürülmüş bir siyah boya çevreliyordu gözlerini Ve gözleri işgal edilmiş bir ayrılık alameti. "Ben gidiyorum" dedi. -nereye. Dedim. "Anla işte" dedi. -sen gidiyorum derken ben sana anlamamazlıktan bile bir yolunu bulur gelirim" dedim. "daha fazla zorlaştırma". Dedi -keşke bugün dudaklarına ruj sürmeseydin. Dedim. Afalladı. Baktı ve dünyanın kıyamet alametlerini andıran gözleriyle yine baktı. "Neden? Dedi. - keşke dedim (ki ben hep keşke derim) ruj yerine biraz ruh sürseydin. Dedim. Çay bardağının dibinde kalan ne varsa yüzüme fırlattı ve masadan defolup gitti. Anladım ki çayın yeri demlik değil. Gözyaşlarımla karışan çayın tadını o gün orada bir gececi meyhanesi yalnızlığıyla içtim. Ve inanmazsınız, Keşke dedim. Çünkü ben zaten hep keşke derim! ETB |