2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1055
Okunma
KAPLIKAYA BOĞAZINDAN AKAN BUZ GİBİ ŞARKILAR
Sanki kollarımdan biri iterek beni uyandırdığında güneş bulutlardan gerilerek bir sabahına daha uyanıyordu.Gün nefes almaya solumaya başladığında alnımdan terler süzülüyordu,ayni sabahın ışıklarını gören ağaçların yaprakları gibi,oksijenin bol olduğu saatler,insan kalabalığının gürültü kirliliğinin egzoz dumanlarının olmadığı sakin saatler
İşte sabah ve günün en değerli kısmı ,bitkilerin fotosentez zamanı ,ah o kıymetini bilenlere hizmet veren saatler,Rabbimin en büyük lutfu,ve ben hızla akan zamanların içerisinde fazla uyumak istemiyordum artık
Bursa’ya dönecektim ,özlediklerime sarılacaktım,ani bir kalkış yaparak küçük bir valiz hazırladım,harika bir gün olacaktı ,yaprakların terlediği ilk saatlerde hazırlanmaya başladım,
Kaplıkaya boğazı rüyama nereden girmişti,aklıma Nüzhet hala geldi,hala sağmıydı?annemin sağ koluydu,annem ameliyat olduğunda azmı bizde kalmıştı,ne güzel kadındı bir taraftan bir dolu işlerimizi görürken haydi bakalım şunları ayıklayında bir an önce pişirelim
diye masaya yığdığı bir dolu sebzeler ayıklanırken bize bir dolu hikayeler anlatıp bahçede mis gibi buram buram kokan kızartmalar yapardı
eski bir radyoda harika müzikler çalarken hah işte benimki çıktı diyerek radyoyu sonuna kadar açardı ,türk sanat müziği onunla o kadar lezzet bulurdu ki onun sesi of ne güzeldi,
Behiye Aksoy o dönemlerde gerek sahnesi gerek aşkları ile bir içim su idi,şu anda bir huzur evinde her şeyden habersiz yatan sanatçı,zamanın en kötü en berbat hastalığı ,alzeimer hastası ah o zamanlar ah o hayat bir dönem altın tacını sunarken , sonrasında geri alacağını ne bilebilirdi
Yalıların içinde salınan kadın ,son model arabaların taşıdığı kadın,şimdi maddi zorluklar içerisinde geçmişinden habersiz son günlerini yaşarken hayat her zaman şefkatli davranmıyor diye düşünüyordum
Çoktan benim vefalı düldülüme atlamış ,Bursa’ya doğru yol alıyordum,bekle beni Kaplıkaya geliyorum buz gibi sularına ihtiyacım var diye bağırıyordum,sanki Şehzade Mustafa’nın askerleri arasına katılmıştım,bugün fetih günümdü Fidyelerimi almadan dönmeyecektim,Fidyekızık beni görünce sevinecekmiydi?
KAPLIKAYA BOĞAZINDAN AKARDI O BUZ GİBİ SERİN ŞARKILAR
Süreyya,Nagehan,Mürüvvet,Züleyha,Behiye,Nedret
oğlanı bulduracak illa ,yeter diyen kocasına inat gülümseyerek
Ah o Nüzhet hala gülen yüzü ile yoruldum demez hiç
bütün gün ayakta altı tane kız
şarkıları ile pişer o yemekleri,bezgin hasta yüzlü insanlara nispet
Ankara yolunda döner tekerleklerim hızla
o taze fasulyenin mis gibi kokuları şimdiden burnumda
elimi zor değdirdiğim buz gibi sular
Uludağ’ın eteklerinden şımarır kıvrıla kıvrıla
ha gayret bana yedi kilometre uzaklıkta
onun şarkıları olmalı onu hissetmeliyim arabamda
hani o Zeki Müren deli divane olurdu sonuna kadar açtığı ahşap
beş düğmeli üzeri hasır radyosunda
biraz başımı çevirdiğimde ne güzeldi şu memleketim
ne yana baksam
suları ayrı çeşni ayrı tatda
Kim vardı orada?Şehzade Mustafa’mı yakaladı kollarımdan
harekete geçtim bir anda
tam yola girdim mezarlıklar vardı içerimdeki sese durdum
bir de baktımki Nüzhet hala
O yaşarken hiç yoruldum demedi
üstüne gülerek şarkılarını söyledi
yazıyordu
soğuk bir mezar taşında
BENİ BENDEN ALAN GENÇLİĞİMİ ÇALAN
O SAHTE SÖZLERE YALANCI GÖZLERE KAPANDIĞIM DİZLERE
MUHAYYER KÜRDİ BİR ŞARKININ
BUZ GİBİ SULARINDA
RUHUM ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA AĞLIYOR ŞİMDİ
MİRAY HANIM
.......SON...........