savruk duyguların dilinden
her şey daha iyi bir gelecek içindi
kurulan hayaller, ulaşılmaz gerçeklerimiz ve varsayım ile tutunduğumuz yılar hepsi bir hayalden ibaretmiş bilemedik… kendi yanılgılarımızda kayboldukça sığındığımız yalnızlığı aşk bildik Allah var, her şeye rağmen yürekten sevmiştik… zaman geçtikçe, dünya değişti sandık oysa, sabah aynı sabah, akşam aynı akşamdı sen sevdam, yokluğun düşmanımdı dört mevsim de sadece nakaratın tekrarıydı ne yazılan şiirler, ne de yüreklerin düeti bitmez sandık işte en çokta burada yanıldık zaman geçti, bulanıklaştı düşünceler yazdıklarımın rengi bulandı şiire hangi duyguyu giydirsem çıplaktı sonra fark ettim ki… ne değişen zamandı, ne de yalan olan dünya değişen de, yalana bulaşan da bizdik her şeye rağmen sevmiştik hem de, şehvetin ihtirasa gebe kaldığı gibi sözlerinde sözlerime gebeydi bu yüzden seni severken, henüz doğmamış çocukları da sevdim mesafelerin anlamsızlığını da dokunmadan sevmeyi de böyle öğrenmiştik sonra gün geldi… kabul olmamış dua gibi yazgımıza yenildik yüreklerin parmaklarda dansa durduğu o sonsuz heyecanlar, sönmüş ateşin külleri gibi savruldu birimiz mesafelerin, diğeri ise aklın elinden tuttu adeta iki yabancı gibi herkes yoluna gitti uzun bir molaya eğildi gülün boynu sonsuzluk bahçesinin Songül/ü karaya çaldı ve inkar edemem çokta haksız sayılmazdı ama hesapta hep dönmek vardı be gülüm kelebeğin ömrüne adanacak kadar basit değildi sevdamız bir gün baktım ki gerçekten yoksun dudaklarımın kıyısında ölüm mezarlığı ne okuduğum Fatiha, ne dilediğim yaşam ne kadar sevdiysem, o kadar sustum yokluğuna her gün farklı kefen giyinip bir türlü ölmeyi beceremeyen aşktım gün geldi ruhumun gölgeleri boyumu aştı hangi mahzene durduysam yokluğun mevsimler dörtnala koşar oldu içimde alelacele bir ilkbahar, bir sonbahar yaşıyor yüreğim… sonra fark ettim ki, dilsiz sokaklarda yorgun adımlar caddeler yosun giyinmiş, şehirde koşuşturma ve herkeste telaş lakin gel gör ki bu yürek bir sana muhtaç bir zamanlar iki kıta, iki medeniyet arasıydı sevdamız aynı yakanın yabancıları gibi olsak da varlığına bir başka bakardı Çamlıca hani sevmiştik yürekten / güya… yoksun… kirpiklerime asılı hayaller sirrusa döndü yanaklarımdan devrilen tavlımın içinde eza şehvetin narından, cidar bir sessizliğe göçebe yüreğim diyorsun ki yapma can… söylesene bana? cananı gitmiş canın mecnundan ne farkı var? |