BENİ TERK ETME İSTANBUL
Sırtımı dayadım İstanbul Boğazına
Serinliği çarpıyor suratıma Boğazın serin suları kadar yokluğunun Ardımdan geçen vapurlara bakıyorum El sallıyorum Heyhat içinde sen yoksun Bir ara üzerimden geçen uçağın sesi ile irkiliyorum İçindesin sanıyorum Yoksun Arkamdaki kız kulesine gitmişsindir Diye martılara soruyorum Orada da yoksun Seni soruyorum Yok diyorlar kırlangıçlar Nerede diyorum O çoktan terk etti bu şehri diyorlar Bu şehir terk edilecek şehir midir Bir seng’ine Acem mülkü feda değil miydi bu şehrin Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar değil miydi bu şehrin Hadi beni terk ettin Bu Şehr-i Stanbul’u, bu Dersaadet’i, Bu Asitane-i Şah-ı Cihan’ı nasıl terk edersin Nasıl terk edersin, Kandilli’yi, Sultanahmet’i, Beykoz’u.. Biliyor musun Ben boğazın serin sularına Sana verdiğim ömrümün en güzel anılarını bıraktım Bir gün elini daldırırsan İstanbul Boğazı’na, Sana söyleyecektir yüreğimin sana nasıl aktığını Tıpkı boğazın, Karadeniz’den Marmara’ya nasıl bir aşk ile aktığını Coğrafya kitaplarının anlattığı gibi Demek unuttun verdiğimiz sözleri Unuttun ettiğimiz yeminleri Unuttun demek Eminönü’nde balık ekmek yediklerimizi Sonsuza dek unutmayacaktık bu şehri Terk edilir mi bu şehir Sen aşkımıza kıyıp terk ettin madem ki bu şehri Ey şehir sen bari terk etme beni.. Faruk ANBARCIOĞLU |
Bu güzel şiirirniz beni çöok duygulandırdı..
Şiirin son bölümü sanki içimden geçeni tarif etmiş gibi.
Genlik çağımın en güzel günlerini geçirdim ben İstanbulda..
Emin önü Aşir efendi Caddesine Gürün Handa Beş yıl hamallık yaptrım..
Yıllar sonra gittiğimde Fatih Belediye Başkanımızın Oraya bir hamal heykeli diktiğini gördüm.
İnanırmısınız o heykelin altında saatlerce oturdum göz yaşlarım sel oldu..
Yokluğun ter izleri sanki o sokağın her köşesinde vardı..
Bır han odasında gecen beş yıl..
Her sabah Yeni Camide kılınan namaz, Akşam yatsı namazından sonra Karabekyan' la beraber iskelede balık ekmek yemek..
Büyük postanenin önünde gece postasını taşımaya gelen posta arabaları..
Üstadım..
Sanırım O piyasanın içinde yaşayıp gurbetin ağırlığına dayanamayıp geri dönen hamal tek bendim sanırım..
İstanbul da yaşayıp perşembe pazarından ötesini bilmeyen tek bendim..
Herkes futbol maçına giderken Eyüp Sultanı tercih eden yine ben oldum.
Şiir çok güzeldi.. Bir sabah namazı sonrası güneşin Çamlıca tepesinden doğarken görmeyi çok özledim..
Ne telakidir ki..
Ömrümün bir başka beş yılını geçirdiğim Bursa da
Ulucami'de sabah namazını kılıp yine yeşil çay bahçesine kadar yürüyerek gitmek Setbaşın'da bir evliya ile hasbihal ederek Yeşil çay bahçesine ilk müşteri olup bir simitle kahvaltı yapmayı çok sevdim..
Bir şiir de Bursa için yazarsanız çok mutlu olurum..
Saygılarımı sunuyorum efendim.. Rabbim gönlünüzdeki güzellikleri daim kılsın sizlere sıhhat nasip etsin.