ORUÇLUYDU ÇOCUKLAROruçluydu çocuklar; Hayallerine,ümitlerine Elma şekeri düşlememişlerdi hiç Bayram hiç uğramadığı için, Ne yeni giysileri,ne de ayakkabıları vardı. Son iftardan sonra belki gelirdi bayram, Belki bir el okşardı saçlarını… Kumda oynarken yakaladı iftar topu Oysa vakit vardı daha! Aldı umutlarını,kollarını,bacaklarını İftar böyle mi oluyor diye son kez baktı Babasının kucağında deşilen karnına Yarı açık gözleriyle sordu gökyüzüne Ama ben bu karınla su içemem ki; Nasıl açacağım orucu mu?! Oruçluydu çocuklar; Anne şefkatine,baba sevgisine… Misafirlik kısa sürmüştü den-i dünyada Uçuyorlardı cennet evlerine Kanatları nurdan,saçları ipektendi. Bayramlık giysileri üzerlerindeydi Kırmızı benekli……….. Elleri ,parmaklarını burada bırakmıştı Bacakları ya da kolları eksikti Nasıl tutacak,neyle koşacaklardı peki? Seksek ve top oynamak için. Orda tamamlardı besbelli Yaratan Zira o eksizliği severdi. Oruçluydu çocuklar; Henüz nefret etmesini öğrenmeden Sevdikleriyle vedalaşmaya……. Ne kadar da kısa sürüyordu bu veda Sadece bir bakış,bir dokunuş Ve sonra…sonra…sus!.. Toprak utanıyordu bu küçük bedenlerden Ama utanmıyordu,vuranlar,aç bırakanlar,ırza geçenler Kimi Gazze’den,kimi Musul’dan,Tel Afer’den,kimi Doğu Türkistan’dan Yükseliyorlardı semanın kaçıncı katına… Ve avuçlarında getirdikleri toprakları uzatıyorlardı Biz ölürken birleşmeyenlerin Senin sesine değil nefsine koşanların Hak’kın yanında değil,güçlünün safında duranların Başına fırlattır ebabillerle bunları Fırlattır Yarabbi!...... İnliyordu sema,ağlıyordu melekler Ve kanat çırpıyordu ebabiller Her birinin üzerinde bir çocuk………. Bilâl BÜTÜN |