SÜRGÜN
SÜRGÜN
Söz, seni bir daha söylemeyeceğim Sustum, duruldu dilim Arada bir bulut altı yaşam istedim Hafiften yağışlısından Güneşli günlere yenildim Sıcaklarında piştim Ülkenin tepesinde oturacaklar laflaşıyorlar Birbiriyle itişip kakışıyorlar Gör ne hala düşüyorlar Üç kuruşluk siyaset adına Birbirine giriyorlar Vatan millet Sakarya olsa anlarım Vatan da, millet de, Sakarya da çıkarların Dilinde üç kuruşluk matah değil bilesin Mevkiler makamlar yükseldikçe Dış ülkelerde açılır hesaplar bilesin Varlık bildirimi de neymiş? Sakın beni güldürmeyesin Ben zencefilli kokular içinden gelmedim Dikenli güller içindenim Gül kokusundan önce acısını tattım dikenin Vaktin rüzgarları garip esiyor Bazıları sıcakta kıyamet yaşıyor Komşu ülkelerin halklarına el açıyor Eli silahlılar birbirini yiyor Anladım ki, zamansız idealler peşindeymişim Dokuz fırın ekmek yeseler de yetmeyecek bilirim Felsefe de, şiirlerde, hikayelerde kaldı insanlık Dünün, bugünün, yarının destanı kahramanlık Kahramanlık nedir bilir misin? Sanma ki, insanlık adına yaptıkların Geçmişte, kaç kelle kestin? Günümüzde, kaç insan kurşunladın ? İnsan ölümü üzerine sayılmaz mı çiziklerin? Bir orduya bedel mi cesaretin? Dağdan şehre, şehirden dağa gelip giden misin? yoksa yeryüzünde fitne fesat içinde misin? Geçmişten günden kin, nefret büyüten misin? İntikam içinde tir tir titreyen misin? Söyle bana, insanlık üzerine kahraman kim? İdealler, düşünceler, inançlar üzerine çıkar mı sesin? Söz; seni bir daha söylemeyeceğim Sustum, buruldu dilim Hani yasalardan, baskılardan sanma sakın Bana vız gelir, yasalar, baskılar aldanma sakın Suskunluğum insanadır, ey insan bilesin Suskunluğum insanlığadır, ey insanlık bilesin Felsefede, şiirlerde, hikayelerde kaldın bilesin Sanki gün yüzüne doğmamış bir hikayesin Gözümün içine bakarak sözünü söyleyecek kaç kişidir? İnsan, insanlık adına söylenenleri kaç kişi işitir? İnançla, azimle yürüme işi kaç kişinindir? Cevabını bilmediğim sorular bunlar Her sorunun karşısında bir çıkar var Fırıldak kavşaklar Döner insanlar Her kavşakta trafiği yöneten çıkarcılar Eyyama, eyyamcıya geç diyorlar Dürüstleri geri çeviriyorlar Çıkarcıya alkış tutana insan diyorlar Dürüstü, namusluyu yuhalıyorlar Bilirim zindan, zindan içredir Duvarları taştan değil, cehalet içredir İki paralık inançlar sürçü lisan iledir Kullara kulluklar zamanda mihenktir Sarraflar altın tartmıyorlar artık bilesin Sakın sarı şeylere altın demeyesin Ne deniz üstünde uçuşan martılar Ne de taş meydanlarda yemlenen güvercinler Güldürmedi beni bugün Bugün; kalbim, aklım insandan, insanlıktan sürgün Kalkıp dağa, taşa vurmak istedim Bayırlarda, yüksek ağaçlar altında belki serinlerim İnsan haricinde her şey gerçek bilirim Yapaylığı, riyakarlığı sadece insan yakıştırır kedine eminim 04.07.2014 –İzmir |