Adımı Duymaktan Vazgeçtim
Adımı duymaktan vazgeçtim, ama sen seslen ben yine gelirim.
Eskisi gibi olmaz ama ne bilim bakarsın daha başka severim. Ne gidenler gördüm şu fani ömrümde, hiç birisi sırtında kendi mezarını götürmedi sevgili. Bak işte yoksun, nereye koyulur bu çürüyen ceset. Sen başkaydın, verdiğin acı da öyle. Biz başkaydık, küfür gibi bitti derken bile. Ama ben gel dersem inanma yalan söylüyorum. Şarkılar hatırlatır bazen işte benim hala umudum var diye. Umut fakirin ekmeği benim zehrim oldu sevgili. Bak hala sevgili diyorum, ama sevgilim gibi sahiplenmiyorum. Altını çizmiyorum yani, artık üstünü karalıyorum. Seninle aynı evde yaşlanmak istiyorum, Seninle hiç ayrılmak istemiyorum, Seni senden bile çok seviyorum, Şuan bunları hatırlıyor , ve en çok birlikte yaşlanmak cümlesine ağlıyorum. Saat yine bilmem gecenin kaçı , kıçı kırık bir radyo başucumda alay eder gibi söylüyor. ‘’Ağla yaralı kalbim hepsi yalan Ağla yaralı kalbim bir avuç küldür elde kalan.’’ Diye sürüp giden şarkının en içli nakaratında takılı kalıyor dilim. Camı buharlaşan her otobüste kaldı adın. Sen giderken anladım ki, ayrılığı değil sonrasını kaldıramıyor insan. Aşkın arafındayız sevgili. Sıkıştırıyoruz kendimizi nefes nefese. Adın dilimde ağırlaşıyor. Gel de sen dayan benim yerime. Mutsuz olmak seninde hakkın, neden benim payıma düşüyor sadece.. Tel tel dökülen saçlarından anlayacaksın kırılmanın ne denli acı bir şey olduğunu. Acı diyorum çünkü sabah kalktığında yastığında kaç adet kırılmışlık bıraktığını görünce fark edeceksin aslında kırılmaya ilk saçlarından başladığını. Kırılma canım acıma, her şey yalan diyorsa şarkılar ve bütün şairler zorla kendini ilk defa bir yalana. Ama ben kırıldım diyemiyorum kimselere, çünkü sağlamlığına inandığım yerden dağıldım hep. Dönmüyor artık, ne o eski plaklar ne giden sevgililer. Fotokobi ile çoğaltmış sanki bütün aşklar herkesin elinde, dilinde, nefesinde. Benden daha iyilerine layıksın derdin ya hep, şimdi kirpiğinden öpsem geceme düşer mi gözleri hiç tanımadığım birinin. Istasyonlara yığılan insanlara bağırasım var ! Acaba kaçının gidenleri geri döndü. Pardon bayan, en son ne zaman el salladınız bir sevdanın ardından ? Pardon bayım ! Gidenler neden bu kadar acıtıyor insanı. Gözlerine o kadar çok baktım ki kirpiklerinin sayısını bile bilirim. En çok neye kızar , en çok ne zaman düşer kapakları iyi bilirim ben. Nasıl oldu bilmiyorum, artık acının neresinden dönersem kırgınım sana. Belki de kendime bu kırgınlığım, Bu içten dağılmalarım. Belki böylesi daha iyi, sen unuttun, belki bende unuturum seni. Belki bir kaç gece başımı yastığa yalnız koyarım. Bakarsın bir sabah sensiz uyanırım. Bakarsın bir sabah ölü bulurlar beni bir kaldırım köşesinde. Belli mi olur sevgili , ölüm bu, düpedüz sensizlik bunun adı. Bi hayli yorgunum, sana demeye varmıyor dilim, senden demeye hiç. Bilir misin yada anlayabilir misin, Annemin arkasına saklanırdım küçükken. Sanırdım ki başka bir dünyaya açılırdı utangaçlığımın penceresi. Seslenirlerdi, susardım, Büyürdüm her hıçkırık sesinde. Hani demiştim ya yolun en başında, ’sonunda ayrılık olacağını bile bile seviyoruz’ belki de bu yüzden bu içten kırıklıklar. Tutabilseydik dağılan parçalarımızı avuçlarımızda, yarına dair umutlar doğardı kundaklara. Oysa gitmekle başlamıyor yolculuk, mesele geride kalan olmak. Saat yine bilmem gecenin kaçı yazıyorum mum ışığında küllükte birikmiş izmarit mezarlığı. Bana verdiğin sözleri sana hatırla demeyeceğim. Şuan ne haldesin kimlerlesin umurumda değil. Her aşk ayrılığa gebe kalmıyor mu zaten ? Sadece merak sevgili "iyi misin"...! |
bende yüklendim kendi cesetimi
iğrene iğrene taşıyorum :(((((