Kim ölmüş ki acıdan, kim kül olmuş ki içindeki yangınından... !Bu yazdıklarım fırsatını bulup ta sana söyleyemediklerim dir, lütfen oku ... Bir gün seni nasıl sevdiğimi, benim için ne kadar değerli olduğunu, bende sana ait olan yerine kimseleri koymadığımı, anlayacaksın... İşte o anladığın gün, seni unutmuş ve gitmiş olacağım kendimden, senden, biz’den ... Demli bir çayı ellerinden içmek vardı şimdi, dizlerime uzanmış başını okşamak, saç tellerini parmak aralarıma dolayarak seni kızdırmak ... Sana sımsıkı sarılıp kirpiklerinden narince öperek uyumak vardı şimdi... Eğer öyle olsaydı uyuyabilmek için uğraşmazdım saatlerce. Dönüp durmazdım iki kişilik yatağımda bir başıma ... Endişelerim olmazdı, korkularım olmazdı, kabuslarla terleyerek uyanmaz, ağlamazdım mesela... Eğer sen olsaydın yanımda ve sarılsaydın sıkı sıkıya, tırnak uçların ellerime geçercesine, "bunların hepsi geçecek" demene bile gerek kalmazdı. Söylemeden geçerdi çünkü ... Seni yüreğimle hissedip avuç içimle sevmeyeli bi hayli zaman oldu. Gittiğinin farkındayım, gelmeni de beklemiyorum şu saatten sonra, merak etme... Özlemişim sadece, hepsi bu ... Ne de olsa insan çabuk alışamıyor bazı şeylere ... Seni unutmak konusunda benim de endişelerim var. Ama bir türlü senin kadar umursamaz olamıyorum, yaşanmışlıklarımız adına ... Onca zaman oldu, hâla hiç sesin çıkmadı, sanırım rahatsın olduğun yerde ... Olduğun varlıkla ... Olsun ...! Canın sağ olsun .! Bu dünyada da öbür tarafta da yattığın yer, yaptıklarına eş değer, ve hep sıcak olsun ... Sen gününü gün edip hayatını yaşarken, ben iki kişiye ait olan yasın kendime ait olanını tutuyorum... Bu yüzden seni ne zaman ve nasıl unutacağım konusunda henüz bir fikrim yok ... Çünkü ne zaman öleceğimi bilmiyorum ... ! Elbette seni tamamen silip, unutacağım günde gelecek, çünkü hayatın kuralıdır bu ... Gelecekte bir gün elbet gelecek ... İşte o gün gelinceye kadar keyfini çıkar hayatın, vebalin bende kalmasın ... Yeni dostluklar edin, dilediğince eğlen, gez, dolaş, yeni kıyafetler al, simsiyah saçlarını en sevmediğim renge boyat, armağan ettiğim romanları yırt at, ve dilediğin le yat .! Bir zamanlar bana söylediğin yalanlarınla onuda da ikna et , geceleri bana sarıldığın gibi sarıl, bana söylediklerini söyle ona da... İşe giderken onu da uyandırmadan yanaklarından usulca öp, kahvaltısını özenle hazırla, ekmeklerini kızart, seni seviyorum diye masaya not bırak ve kapıyı sessizce çek ... İNAN UMURUMDA DEĞİL! Hangi seven dertsiz, tasasız kalmış ki yâr’dan, Kim ölmüş ki acıdan, kim kül olmuş ki içindeki yangınından... ! |