fani düş
bahçesinde sarmaşıklar
yanı başında sümbüller papatyalar ile iki sokak yukarıda ikamet ederdi eski bir konaktı onun evi ailesinin tek kızı oydu el üstünde büyütülmüştü ne de olsa semtin en zengini rıza beyin evladı idi can ne ister ise elinde neyi reddederse kapının önünde her gün farklı bir sima ile istanbulun akşam eğlencelerinde onun için dert gidilmemiş bir adres gün içinde rastlanmamış bir isimdi toz pembe dünyaya açan nadide bir çiçekti solması da uzak ihtimaller arasına yazılmıştı kısacası imkansız ufkunda bir düştü o bakmazdı marangozun avucuna yetinmezdi akşamları tek tas çorba için paylaşılacak bir ekmekle bunca tezat içinde yine de sevmiştim onu... kapımın önünden geçişini farklı düşlerle misafir edip bambaşka hayatlara yelken açarak mutluluğu çok kurcaladım lakin aşka tanıklığı şüphe olan hayatına aşkı sunmak latife olacaktı bu yüzden takvimler platonik halde onun düşleri içinde mevsim dökerdi elbet bileni de vardı kara sevdayı ona vurgun olan bu aklımı söz tesellileri ile dizginlemeyi deneseler de her seferi aynı hüsran ile bitti o gelin olup gidinceye kadar muhabbeti çok kez bu dost meclisine teşrif etti herşey ile mazimde şimdi onun hiç öğrenemediği bu aşksa bende ki hayatın en güzel yeri... |