YAĞMURDUM ŞAİR NAİLİ SOKAĞIN DA( BİRİNCİ BÖLÜM ) Her çeşit ölümler tarafından kolay harcanır bir can olmuştum Sen de yanımdaydın o zamanlar sevgili İstanbul’um ! Tüm düş kırıklıkların da acıları hep karşımda buldum Yine o zamanlar ben çok, Hem de pek çok katil umutsuzlukların yemi oldum… === İstanbul’un tanrı’sız semtlerin de Bu sokak senin, şu sokak benim derken kahrolurdum ! Aylak aylak ölümüne dolaşmaktan değil, Ben her köşe başını dönerken Olanca gücümle yüreğimin gözlerine fer doldururdum Ve köşe başlarını döner dönmez daha hüsrandan yorulurdum… === Geceleri denize karşı sürekli sessizlik uluyan İstanbul’un tenha ölüm sokaklarında kendimi unuturdum Boynum da bir ayrılık sicimiyle Meyhane meyhane dolaşıp dururdum Kim ne zaman ararsa o an ölüm de olurdum İşte ben hep öylesi bir adreste hazır bulunurdum !!!... === Ceset ceset ederdi ruhumu ben de ki pür telaş ! Senin anlayacağın öyle olurdum ben be İstanbul arkadaş ! Yitik sevgilinin düşleri zaten ıssız gecelerime yoldaş Ben ki, onun yüzünden iç dünyası canhıraş ! Üsküdar da, Şair Naili Sokağı’nın düşması ayazların da Hiç sahip olamayacağım arzularla o günler de sarmaş dolaş… === Ben mutsuz oldukça görünen sebep ise, Adeta kendi kendimin inadına onu seviyormuşum gibiydi Öyle yapıyordu bana içim de olan yabancı kişi Aynen öyle çelişkili çelişkili ! Az yaşam borçlanmadım bu huyum için ona yani Yani az teselli etmedi İstanbul bunun için beni… === Yalnızlık bombaları patlardı durmaksızın ruhum da ! Kaşık kaşık dalardım o haldeyken Üsküdar’ın mehtabına Üstelik hiç aldırış etmeksizin infilak sonrası ruh parçalarıma ! Şair Naili Sokağı’nın sipsivri ıssızlığı saplanırdı Tam da o anlar da sevgi yoksunu şu cılız canıma !... === İstanbul’un yağmurlara küskün olduğu Kimi sabahsız geceler de Ben yağardım İstanbul’un yerine Ben yağardım sağanaklar dolusu yağardım hem de İki gözüm iki çeşme ! Ve kan çanağı gibi olurdu hem de !... === Tufanlara inat yağardım kıyasıya ! Bütün Şair Naili Sokağı şahit olurdu bu gözyaşlarıma Cenneti en çok andıran günlerin güzel Üsküdar’ını Cehenneme çevirirdi yaşadığım o yitik aşk bana Sor istersen inanmıyorsan ey İstanbul’um kırılmam sana Sor ömrüne ve ömrüme bir midye gibi tutunan o cellat yıllara !... === Omzun da taşımıştı eski dostum beni asık suratlı bir gece de Kalkamıyormuşum tahta sandalyeden Biz, yani ikimiz o meyhaneden gitmek isteyince Ruhumun tortusu çökmüştü sanki her fon dip de, Salacak’ta ki salaş meyhanenin gıcırdayan sandalyesine… === Sarhoş etmiştir ayrıca İstanbul’un dostluğu da beni muhtemelen Lakin yitik aşkımın düşlerini koluna takıp İstanbul acilen Sürüte sürüte getirmişti onu bana uzak memleketinden Dahası ayrılık marka şarabımı arkası arkasına fondiplerken Hem nasıl kalkabilirdim, nasıl ? Ben yorgun ve gıcırdayan o tahta sandalye yorgunken ?... === Ruh parçalarım darmadağınıkken toplaya toplaya Götürmüş o eski dost beni yine de şefkatli omuzlarında Salacağın bilmem kaçıncı denize inen sokaklarından ta en yukarılara Vefasız bir aşkın yenik artığı cesedimi fedakarane taşıya taşıya Döküldüğümü hissederdim onun tarafından taşınırken Duygu parçacıklarımın loş ışıklı köhne kaldırımlara... (İKİNCİ BÖLÜM) Çarpan şarap değildi ki sadece O salaş meyhane gecesin de Ruhumu yerinden söken özlemler Bir balyoz gibi iniyordu yüreğime yüreğime ! Üstelik içmeye başlamadan daha Özlem duygusu yüreğinin ucuna geldiğin de Fırlatıyordu seni yerden yere !… === Hem yitik, hem de vefasız sevgili Tuz buz ederken bezdirilmiş benliğimi Gönüllü hamalı olurdu dertlerimin İstanbul Bir günlük acı toplamlarımın hemen hepsi Zaten gün sonu vakti geldi mi Ölüm hesabım hep aynı toplamla biterdi… === Elbet şahane son’u duyulacaktır ihtimalen Günler acı için de geçerken Belki de terk edilmiş can artık yaşamazken Ama o çok geç öğrenmiş olacaktır Olmayan beni başka başka dillerden Ve hala saklı yaşadığı o yerden… === Birlikte ölürdük İstanbul seninle birlikte hep Yitik sevgilinin yokluğu ha bire dolarken yüreğime lebalep Sen de biliyordun İstanbul bunu sen de hatırla ? Getirirdin yitik sevgilinin düşlerini Ta sılasından kucaklayıp benim düşlerimin yanı başına… === Nasıl da kanlar içinde kalırdı nasıl da, Uzanamadığım o yitik ciğere yüreğim oysa Nasıl da kanlar için de kalırdım nasıl da, Sendelerken onsuz İstanbul sokakların da !… === Şu an zaman yine aynı zaman Yani yaşadığım şu anlar yine o Üsküdar’lı dilimler Aynı yelkovanlı ve aynı akrepli saatler Yürek gözlerimin önüne geliyor yaşanıp gitmiş resimler Özellikle de Şair Naili Sokağı da hep aklıma gelirler Cesedimi esir alan o işkence yüklü geceler !… === Sığınacak yerim yoktu İstanbul, ayrılık ilk düşerken başa Hiç bir sıcaklık görmedim maziden senden başka ? Birbirini kovaladı ölüm saatleri o büyük ayrılıktan sonra Her zaman acele etmiştir zaten Ölüm saatleri bana… === Belki böylesi bir ayrılık acısını Bir başka acı azaltır da rahat ederim ihtimaliyle Teşvik ediyordum kendimi yeni yeni hissel ölümlere Say ki, kendi koruyucu aş’ımı da ölümümden üretiyorum kendime Kendim de deneye deneye… === Bilirim ki sen olacaksın İstanbul gitsem de yine yanımda Nasıl yitik aşkımın düşleriyle sayesinde birlikteymişiz gibi olunuyorsa Daha da çok muhtaç olacağım şimdikinden İstanbul sana Bir gün bitirmezse bu ayrılıklar beni ama Hiç değilse belki sevdiğimin düşleriyle uyum sağlarım yaşama İkinizden sonra olabilecek bir düşsüzlük zaten En yabanıl yalnızlık bana !… === Artık keşkelerimle, özlemlerimle yaşamaya alıştım Şimdi o tür duygularımın hepsi muhtemelen Daha çok boy atacaktır uzaklaştıkça senden ve sevdiğimden Canımı linç etmeye talip olacaklardır inanıyorum ki ben Yanlarından gider gitmez hemen Doğrusu en başta da benim Özlem duygularım yapacak bu işkenceyi zaten… === Şair Naili Sokağın da İşte ben böyle bir çaresiz yağmura yakalanmıştım Sağanak başlamadan çok daha önceleri Zaten kendimi peşinen bir duygu seline kaptırmıştım… === Ruhumun tırnaklarıyla söke söke mazimden Sevdiğimin düşlerini Üsküdar’ın Salacağına çağırdığım Yitik sevgilimin eline sanki ben bir idam ipi uzatmıştım; Şair Naili Sokağın da bir gece yarısı ve ölüm saatinde, İşte tam da bugünkü gibi ona kendimi astırdım !!!... İ . HAKKI GÜRCANOK İst. / ÜSKÜDAR / SALACAK |
Hep böyle Yağmurlar Yağsa Sokaklara Keşke...
Ne güzeldi USTA..