Seyr-i Alem 2Anla/yana yazdım, doğru dinle emi, Ne zaman bu şehre gelsem bulutlanır ortalık, Kapalı alanlarda dahi açan yağmur çiçekleri, Adım attıkça bir efe gibi seki/yorum. Reklam levhalarında şipşakçı sorusu, Aradım da bulamadım resimsiz kaldı yazdıklarım... Büyük konuşmayacaksın ki; Taşı deliğine koyacaksın, suyu yoluna; Hani bir zamanlar gülmüştün uzak komşuna, Bak bulutlar daha çok gönderiyor başına, İki düşün bir söyle dolaş kaldırımlara, Meydanları parkları biraz incele, Havadan yolcu taşımak mı? Havadan işler bence... Yazdım ince ince... Balık duygu işte... Ay kızıldı dolaştım, Aklımda resmi kalan o manzara, Güvercinler başında yem satan bir genç, Beş bardak buğday yanında elinde bir değnek, Güvercinleri kovuyor, para uğruna. Heykel, mermer ve taban taşları, Ellerini açıyor inşaat ustalarına. Gelsin dokunsun diye noksanlıklarına, Ayakta kalmış seyrettim, yaşlı Yaşar Amca, Sürtünmekten su yalağını-na dönen mermer banklar... Taş/devrinden kaldı be oğlum diyor. Sessizce eğilip torununa... Dilen-cimiz de bol maşallah. O kadar insan kaynarken, yoktu bir zabıta. Dilenciler az buçukta olsa topladı nasibini, Şemsiyeci kısa gün karı, Kaldırımların çoğu istilada kaldırım açmak lazım insanlara, Sevdikleri ile yürüsün alem, sevdalı görsün... Son dakika gölü elimde kopup kalan turuncu tutamak... (Masa on üç, Biletim saat dörtte, Ölümüne aşkın, gladyatörlerin şehrine Başka bir seyr-i alemi yazmak üzere.) 07/06/2014 Ankara |
Çok hoş kutlarım.
Beğendim…
....................................... Saygı ve Selamlar...