Bir özlemi vuran kurşun gibisin ey istanbul
Koşar adım kalabalığın içinde geziniyorum
Boğulurcasına nefesimi tutuyorum yalnızlığım da Soğuk bir yağmur damlası yanaklarıma iniyor Bir özlemi vuran kurşun gibisin ey istanbul Karanlık tenime kız kulesinin yalnızlığını ilikledim Soğuk bir şehir gibi suskun kaldım kendime Ey istanbul şehir misin? ölüm müsün? sen söyle. Mavi denizine bir vapur sığdıramadın Üsküdar da yıldızlar bir başka doğuyor göğüme Beyoğlunda sağanak yağmurlar yağıyor Taksim de toprak ölüm gibi cennet kokuyor Bir özlemi vuran kurşun gibisin ey istanbul Yanakları al al çocuklar geçiyor önümden Saçı başı istanbul sokakları gibi dağınık çocuklar Sessiz bir çığlık yankılanıyor içimin deltasında Elimi bırakan sevgili gibi acımasızsın ey istanbul Tutanaksız bir müebbet verilmiş sığınmacı kuşlara Kanatlarından vurulmuşlar, uçmayı bilen sevdalılar Bakışın çok durgun, oysa ellerimi tutan şehirdin Bir özlemi vuran kurşun gibisin ey istanbul Yüzünün boğukluğu deniz üstüne çökmüş Patlamaya hazır bir dinamit gibi Yüreğimi deşen bir tırnak gibi tenimdesin Her bakışın içimi kurşunluyor istanbul Kırmızı bir gül gibi güzel bildiğim istanbul Sen ne güzel yüreğimi kanatıyorsun Maviye çalan bir denizi kararttığın yetmezmiş gibi Bir özlemi vuran kurşun gibisin ey istanbul İbrahim Dalkılıç 27/05/2014 18:15 |