SUSUZ VEDA
Noktası virgülü olmayan yalnızlıklar baktı gözlerine; git diyemedi...
Gecesi karanlık, gündüzü karanlık sözler dolandı etrafına; sus diyemedi. Bir bakış attı, bilmediği tanımadığı yüzlere; anla diyemedi. Noktası virgülü olmayan yalnızlıkları bu yüzden seçti mutluluk... Ve sahipsiz bir çocuk gibi bırakıp gitti bizi uzaklara... O yüzden belki de içimizin bu sınırsız acımaları... Sonlanmayan iç sıkıntıları bu yüzden... Kapıyı çalan sese koşuyoruz şimdi... Bekliyoruz... Yok... Gelmeyecek... Her daim yanımızda olup, fark edemediğimiz mutluluğun sesi, bu defa buradayım demeyecek... Gitti... Noktası olmayan virgülü olmayan sonsuz yalnızlıklar diyarına... Demek ki o da yoruldu. Yorduk... Bıktırdık onu da kendimiz gibi... Susuz vedalarda kaybettik biz mutluluğu.... En mükemmeli ararken, en yakınımızı sildik. O “gör beni buradayım” dedikçe, biz kaçmadık mı ondan? Şimdi yüz asıp, selam sabah vermeden, akşamları bekleyip tekrar sabahlara uyanmalarınızı neden zannedersiniz? Sizi kemiren asabiyetleriniz bu yüzden... Memnuniyetsizlikleriniz hatta başkalarını memnuniyetsiz edişiniz... Şimdi yalnız ve özgürsünüz... Karanlık dar duvarlar var etrafınızda... ... Masanızın başında okunmayı bekleyen kara dosyalar ...Her an dalmaya hazır asabi taraflarınız var... ...Ve çözüm bekleyen onca sorun... Ama özgürsünüz... Fark edemediğiniz mutluluk yok artık hayatınızda... Gitmek işte bu kadar basit ve acı... Terk etmez sandıklarınız bu kadar uzak... En dar anınızda, sıkılma dercesine “derin nefes al” diyen ses mutluğundu... “Her şey yoluna girer önce sağlık” diye sizi dürterken sizin elinizin tersiyle ittiğiniz şey de mutluktu... Şimdi o yüzden çok hastalıklar ve sebebini bilemediğimiz o garip huzursuzluklar... Ama özgürsünüz, artık mutluluk yok hayatınızda... |
ne kadar saf
tertemiz duygulu
berak sullar gibi duru
akıntısına kapılmamak elde değil
değerli şairim kutlarım