Saçların, gök kuşağının yedi rengiydi ...
Daha dün gibi,
Yağmurlu bir Mayıs akşamıydı, ciğerlerimde zıvanaları söndürdüğüm dar bir vakitte, yükünü tutmuş, dumanlı bir kara tren gibi yakıp geçiyordu boğazımı ılık nefesin, dağ olsan eteklerini titretecek kadar yapayalnız bir akşamda ... Islak kaldırımlara yansıdı o siyah saçların, Gök kuşağının yedi rengi sanki saçların, yağmur bulutlarıydı saçların, yanık bir türkünün nakaratı saçların, gün batımı saçların, saçların daha bir sürü güzel şeydi aslında ... Kilometrelerce süren, uçsuz bucaksız papatya tarlası mesela, Tuttuktan sonra dikenlerini ciğerlerime batıran, tutsak bir gül demeti yığınla ... Ve kanatan, Kanatan, Kanatan sonrasında ... Rafet Türk |