susarak anlamak aşkın gözlerinihey iklimlerin en ön safındaki gül aşk-ı hükümle bekle beni .... göğsüne serili yakamoz anla ki ay düşlüyor suların mavi derinliğini hangi sağırlık duymaz sanırsın sesindeki ırmağı koyu vahi dinler boynuma serin zülfün yatağı milyon asır yıkanan dilsiz aşk mürekkebi .... bağırsam ağlayabildiğim en uzak resmilerin kenar işlemelerine boşluğu saran sesin avazları toplanırken deniz kumu tuzunda büyükçe bir uyku serilse gözlerinin asrı yalnızlığında paylaş beni diyorum artık hayali kahramanlar konuyorsa ağaçlarındaki dallara bir yıldızın seyrinden sal iğde yapraklı sevdamı ne çok şafak ezberledim oysa sana gözlerimin kapanmayan sabahları nasılda korkarak açılıyordu son giden geminin kuyruğuna .... oradasın bilmediğim uzağın tanımadığım dostları var alnında elini sürsen üşümekten geberen çocuğun sesine hissederim elindeki titremeyi biliyorum baksan onun yüzündeki kir pas hayata anlamlı kaideler içinde sloganlara sararım aşkı hayatı biliyorsun eski bir limana uğrasa zaaflar içinde pişman aşkların kaybettiklerinin kayıplarından çıkıp geleceğim birazda dudaklarını sına rüzgara saldığım ıslaklıkla ki yorgunum yalnızlığın aralıksız vardiyalarında içimden şarkılar söylerken sahipsiz gecede birden duruyor zaman kırıntısı içinde kelimeler ve düşüyorum hiç dokunmadığım saçlarının ezgisine ..... çoğalırmısın şu sakıncalı düşlerimin kestane masalı güncesinde yanağına sokulan hayaller kayardı göz ucu yağmurum da sonra bağışlardık geçmiş içinde ne varsa bilsen aslında bilsen acıdığım vakitlerin pamuk şekerli saklanışını ben balonlar yüzdürüyorum semada ve bir tahta taburede sızıyor çocukluğum aynı kasvetlerin farklı topraklarında esir gibiyiz anla bir konuşsa ulu orta ruhunun susuşu bir konuşsa ve ayrı düzergahlar sonrası toplansa hayallerimiz aynı şehrin bir boşluğunda bilsen diyorum aşkın zaman geçerken nasılda ezildiğini gözlerimin kar sularına çoğal şimdi oradan kirpiklerimin ucundaki toprakta bak buğdaylara sarı tozlu hava karışır ruh sağanağına ve ben sonbahar olur açarım bulutları berrakça .... bir kitabın bölüşümünde hayati bulguların hesabını tutuyorum ağır harfler baskın yediğinde esir yırtılmalar açılıyor ön sözün ısmarlama aşklarında ki ben seni ısmarlamıyorum ben seni ezberlemiyorum acınası duygu yoksulluğunda uğurlamalı bir mektup say zarfın içindekini boş kağıdın bir yerinde ara ikimiz için biriktirdiğim bizi boşver rakamları ve hudut ardı kelimelerin arzını koşan bir atın soluğunda kapat irin selleri kavuşmak için bir erdem onun rüzgara başkaldırısı sen beni yüreğinin buğulu penceresine çiz sevgili .... kurumuş dalların mevsiminden beyaz örtülü ıslak zamirlere defnediliyor hayat ardından çiçek özü aşklar ve nemli akşamlar alacak zamanı son gördüğümde hiç bilmediğim seni başka bir kutsama vaktiydi düşler yoksul bir demin en taze çay kıvamına veriyorum seni akşam geliyor hayali bir ıhlamur çiçeği masa dağınıklığı tütünden boşalan gri şiirin ruhuna sarılıyor ve utangaç bir sessizlikle diyorum sevgili sana merhaba ...... aşkı bulmak değil anlam dediğin,anlam aşka saygıdır sevgili |