çiğ üşümesi yolculukgitmeyi sevdim tekerleri yağmuru ezen otobüsün camından düşerken buğular ... yolculuğun yanı başımda duran kitabından okuyorum seni üzeri dağ altı arz bilinmeyeni görmelerin dövülmesinde vedalara sarılı ihtiyar bir kadın mendili salladım geriye unuttuğum en unutulmaz düşün kapısıdır gözlerin ve her açılıp kapanması aşk dilediğim sonsuzluğu çağrıştırır yol üstü tek tük sıralanmış sıvasız umutlara ... yalnızlığımı bir küçük çantaya sığdırdığım sabahın sessizliğinde sadece çığırtkan adamların ekmeği toplama çabasını duyumsadım gözlerimi alamadığım peronun silik rakamları son bir yazı son bir kimsesizliği tarife hazırlanıyordu sen sadece aklımın o an başlayan yağmurunda bize çabaladığım değerleri ıslatmasını hissedebilirsin ki kaç yitik şiir gömdüm yağmurlu usumun cümlelerine kaç pişmanlık serdim sulara kapılmış sel yıkılmalarına şimdi solumun tecrit altına sakladığım yokluğunla sonu hesaplarıma karalama olarak düşen uzakları sevdim gitmeme alışmadığım bir sureti takarak asılsız yüzüme asfaltın sağına düşen harflerin yanı başındaki rakamları içiyorum anladım ki hiç geride bıraktığım olmamışsın sadece kendini büyütene kadar var olmamı istemişsin ... artık yüreğimin dağınıklığını görmezden geliyorum yolculuğun süren tekerrür dolu anılarını başımın altına yastık yaparak kapadım gözlerimi üzerime serilen boşlukların soğuk kanamasıyla gidiyorum hiç gitmediğim uzakların çocukluğuna vedayı hak edenin olmamasına söyleyemediğim bir çalıntı susmayı yerleştirdim dilime ve ağır ağır kutsanan yolun içinde yenileniyorum ... yeni bir başlangıcı zorlaya zorlaya kabul etmektir hayat...! |
Hissene düşen yastık altı gitmeler mi yine...
Hayat zorlama, zorba başlangıçları kabûl eder mi sence..?
Vedayı hakkedene vereceksin bence